YAZARLAR

YÜKSEL AYTUĞ / Yeşil vatana omuz verin

Bugün yurdun dört bir yanında Yeşil Vatan seferberliği var. Milyonlarca fidan dikilecek, can suyu verilerek Yüce Rabbimizin yeşil vatanımızı koruyup esirgemesi için dualar edilecek. Geçen yıllarda yaşadığımız korkunç yangınlarla küle dönen yeşil hazinelerimizi geri getirmek için “Fidanlar elimizde, kürekler belimizde” ormana gideceğiz.
Bizde bir söz vardır, “Dikili bir ağacın olsun” diye. Genellikle mal mülk için kullanılır. Benimse hayatta en gurur duyduklarım, ülkenin dört bir yanında bulunan “gerçek” dikili ağaçlarım.

İlk ağacımı Bakırköy Ortaokulu’nda dikmiştim. Hâlâ gider ziyaret ederim. Yeşilköy‘de, Şişli‘de, Balmumcu‘da yani kiracı olarak yerleştiğim her evin bahçesinde bir ağacım vardır. Şimdi yaşadığım sitenin bahçesine de iki çam, bir zeytin, bir kiraz ve bir limon ağacı diktim. O kadar mı? Tabii ki değil. Antalya Expo bahçesinde, üzerine adım yazılı Jackfruit cinsi bir ağaç bile diktiler. Katıldığım organizasyonlar ve yazdığım çevre yazıları nedeniyle benim adıma Türkiye’nin dört bir yanına dikilmiş onlarca ağacım var. Hepsinin sertifikası evimin baş köşesinde duruyor. Bu servet bana yeter de artar…
Ömrüm vefa ettiği sürece yazacağım, dikeceğim, sulayacağım ve koruyacağım.
Öyleyse… Hep beraber “Bismillah” deyip davranalım küreklere…

Kağıttan vazgeçelim artık
Vatanı yemyeşil hale getirmek sadece fidan dikmekle olmaz. Hammaddesi ağaç olan kağıt savurganlığını da hızla terk etmek zorundayız.
İletişimin neredeyse tamamen elektronik hale geldiği günümüzde kurumlar arası yazışmaların, raporların, adli evrağın, bankacılık işlemlerinin ve bildirimlerin artık tamamen elektronik ortamda gerçekleştirilmesi zorunlu olmalı.
Bu satırları internetten değil de ellerinde tuttukları gazeteden okuyanların müstehzi gülümsemelerini görür gibiyim. Evet, inşallah tüm yazılı medya da yakın bir tarihte tamamen internet ortamına taşınır.

37 saniyede ne yapmalı?
Kandilli Rasathanesi geçen hafta “müjde” diye niteleyebileceğim bir haberi paylaştı. 6.1 büyüklüğündeki son deprem öncesinde uyarı sinyalinin 37 saniye önce ulaştığını açıkladı.
Peki 37 saniyede ne yapılabilir? Kurumsal olarak elektrik, doğalgaz akışı kesilebilir, metro ve trenler durdurulabilir, uyarı sirenleri çalıştırılabilir, itfaiye, kurtarma ve ilk yardım birimleri harekete geçirilebilir. Peki bireysel olarak ne yapmamız lazım?
Eğer düz ayak bir evde oturuyorsanız, elektrik şalterini indirip, doğalgaz vanasını kapatıp kendinizi dışarı atabilirsiniz. Çok katlı bir binadaysanız ve bu süre içinde dışarıya çıkma ihtimaliniz yoksa, merdiven ve asansörlerden uzak durup, deprem çantanızla birlikte “yaşam üçgeni” adı verilen güvenli bir alanda “Çök, kapan, tutun” pozisyonuna geçebilirsiniz.
37 saniye aslında hiç de kısa bir süre değil. Bence evde ya da işyerinde kronometre tutup küçük bir tatbikat yapma zamanıdır. Ben öyle yapacağım.

Ne demiş?
“Askerliğimi GATA’da yaptım. Eşim başörtülü olduğu için yemin törenine alınmamıştı. Karanlık çöktüğünde arkadaşlar kızımı görebileyim diye eşimi gizlice içeri alıp, yakalanmayalım diye nöbet tutmuşlardı. Bugün GATA’da cami açılmış.” (Murat Özer’in paylaşımı)

Gaf’let kürsüsü
İnegöl’de daha önce de 5 kez alkollü araç kullanmaktan cezai işlem uygulanan ve ehliyetine 2044 yılına kadar el konulan sürücü, aracında alkol almaya devam edip, polislere, “Dur, ben biraz daha içeyim de öyle gidelim” deyip şişeyi kafasına dikti.

Zap’tiye
CHP’li Gaziemir Belediyesi tarafından açılışı yapılan “Herif, bu gece başım ağrıyor” adlı heykel. Millet hizmet görsün!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu