YAZARLAR

OKAN MÜDERRİSOĞLU / Biz, az söyleyelim dileyen, dilediği kadarını alsın…

Bu kez konuya kitabın ortasından girmeyelim. Başta söyleyeceklerimizi sona bırakalım. Lâkin karnından konuşanların, çarşıyı karıştırmak isteyenlerin, erken hesap yapanların, fitne çıkarmaya meyilli odakların farkında olduğumuzu da belirterek devam edelim…
Malûm 2026, sanılandan da önemli bir yıl olmaya aday. Muhtemelen kritik eşik yılı olacak ve sonraki yılların siyasi gündemini hatta kararlarını da etkileyecek. En azından böyle düşünen çevrelerin zihni arka plânında; seçim takvimine, aday senaryolarına, B ve C alternatiflerine göre epeyce egzersiz yaptığına kuşku yok.
Kapalı devre ortamlarda geliştiği anlaşılan muhtelif konuşmalar, varsayımlar, yakıştırmalar zaman zaman öylesine canlandırılıyor ki “hep hatırda tutulması lüzumlu gündem” olarak not ediliyor.
Epeyce önce yazmış o tarihte eşkal vermemiştim. Üzerine alınan siyasi aktörler çıkmadı değil. Oysa bahsettiğim genel prensiplerdi. Hesabilik değil, hasbilik üzerineydi. Bugün de öyle…
Şimdi biraz daha açayım…
Her kim ki…
Kendine göre öngörüde bulunarak, şartları gözeterek, elindeki kamusal imkânı ve/veya yetkiyi açık/örtülü manivela gibi kullanarak hareket ederse…
Ya diline ya da eline-ayağına dolaşıverir.
Neden?
Çünkü bu işler, plân içinde plân kaldırmaz. Ana doğrultuyu ve istikameti tayin edeni göz ardı ederek ya da onun duygu/düşünce dünyasına nüfuz etmeyi deneyerek bir yere varılamaz. Daha doğrusu o iş, niyet sahibinin istediği yere varamaz. Bence, varmamalı da!
İster yıldızı parlatılan ister misyon yüklenen, ister geleceğine yatırım yapılan olsun…
İster büyük abi ister makul ister çözümcü ister orta yolcu ister yenilikçi ister gelenekçi olsun.
İster yakın ister çevreden, isterse uzaktan olsun…
Kim ve ne konumda olursa olsun…
Dün olduğu gibi bugün de esas olan Türkiye Yüzyılı Davası’na inançtır. Yani… O doğrultuda bir ömür veren, büyük mücadeleleri büyük bedeller ödeyerek kazanan, bugünlere getiren asli devlet ve siyaset adamının yükünü almak, ona destek çıkmak, omuz vermek vazgeçilmez olmalıdır.
Zira…
Kerameti kendinde gören, başarısızlığını unutup başarıyı kişisel hanesine yazan, sonradan yolları ayıran, meydan okuyan isimleri, son çeyrek asırda epeyce gördük ve test ettik. Millet de onların karnesini kırık notlarla verdi. Söyledikleri içinde doğrular yok muydu? Vardı elbet. Gel gör ki… “Her söylediğiniz doğru olacak ama parti hukukunu gözeterek o doğruyu her yerde değil olması gereken yerde söyleyecek ve bekleyeceksiniz!” Kariyer plânına soyunurken size akıl ve -tabiri mazur görün- gaz verenlerin akımına kapılmayacaksınız.
Takdir edilir ki…
An itibariyle bir lider güzellemesi veya kutsaması yapmıyoruz. Organik ve karizmatik liderliğin yıllar içinde imbikten süzülerek geldiğini, millette mutlak karşılığı bulunduğunu, işin sırrının orada olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
Ayrıca…
Siyasette yeni bir merkez inşa eden, 23 yıldır hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını defalarca ispatlayan AK Parti‘nin, dönemsel değişimlerden geçtiğini de göz ardı etmiyoruz. AK Parti de siyasetin kaçınılmaz doğası gereği yıllar içinde kitle partisine dönüştü. Kapsama alanı genişledikçe partiyi; bireysel görüşüne göre tanımlayıp kadrosuna katılan, bazen bünyesine sızan (!), farklı beklenti ve hedef güden unsurlar da oldu. Onlar, zaman içinde aykırılıkları, şahsi ikbale dayalı hayal kırıklıklarıyla doğal seleksiyona tabi tutuldular. Kimisi pişman, kimisi muhalif, kimisi de gemiye bordalamaya çabalayan isimlerin ibretlik halleri yarına dair tüm kurgular için ders niteliğinde…
Gelelim, sona sakladığımız meramımıza…
Bize yine az söyleyelim, dileyen çok anlasın. Özel bir mesajla değil genel siyasi analizle yetindiğimizi de bilsin…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan… Organik bir lider. Samimi ve sözünün eri. Doğru bildiği yolda yalnız kalsa da yürüyecek kadar cesur ve imanlı. Yaşayıp gördükleri öylesine yoğun ki… Sadece ferasetiyle bile kişileri ve olayları tartıp, yerli yerine koyacak kadar tecrübeli.
Demem o ki…
Orada burada gizli kapaklı konuşmaya, şu ya da bu yönde yorum yapmaya, yakıştırmalar üretmeye mesai ayıranlar; yanılgıdalar…
Erdoğan siyaset ve devlet hayatındaki rolü adına son sözünü söylemedikçe, siyasi ve kurumsal çizgisine güncelleştirilmiş yön tayin etmedikçe ve bu basiretli millet de Erdoğan misyon ve vizyonuna dair nihai kararını belirtmedikçe ne yapsalar boş!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu