HAŞMET BABAOĞLU / Farkında mısınız?


Hayır!
Daha önce böylesini yaşamamıştım…
Bir saat içinde iki kez yaya geçidinde üzerime araç sürüldü; koşarak karşıya geçmediğim için ana avrat küfredildi…
İçimden dönüp kaportalarına bir tekme atmak gelmedi desem, yalan olur…
***
Aynı gün bir arkadaşımla karşılaştım…
Metrobüsle geçmiş karşıya…
İçeride önce iki kişi durup dururken yumruklaşmış.
Derken onları ayırmaya çalışanlar birbirine girdi, diye anlattı; “bir anda ortalık birbirlerinin ağzını burnunu nasıl kıracağını, nasıl buna sülalelerini de katacaklarını tasvir eden tiplerle doluverdi.”
***
Dahası var…
Geçen hafta kaç kez trafikte sürücülerin araçlarından inip birbirlerine saldırdığına, araçlarındaki ailelerin de kavgaya katıldığına, hatta birinde bir kadın sürücünün korkudan fenalık geçirdiğine şahit oldum…
Ne oluyoruz?
Trafiğe, sokağa, insan içine çıkmadan yapamayacağımıza göre…
Bu işin sonu nereye varacak?
***
Böyle durumlarda yeri göğü inleten bağırışlar bize çok şey anlatıyor.
Hani “Sen kimsin oğlum, kim?” sorgulamaları…
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun lan?” gösterileri…
***
Şimdi diyeceksiniz ki…
KİŞİLİK olmayınca hamurumuzda…
KİMLİK gösterisiyle idare etmeye çalışıyoruz, o da hep şüpheli, hep netameli bir şey…
***
Fakat daha derinde şu var: Kendimize dair değersizlik hissimiz tavana vurdu…
Neden mi?
Çünkü hayat bize kötü davranıyor sanki, yüz vermiyor…
Acısını çıkartmamız gereken bir kırgınlık…
“Buradayım lan, ne olmuş ha!” diye bağırmak istediğimiz şey, gerçekte trafikte takıştıklarımız falan değil, hayatın ve toplumun ta kendisi…
Hadi “kocaman” adamları boş verelim, elbet bir gün kafalarını duvara çarparlar, diyelim.
Ama toplum düzenine karşı beslediği düşmanlık duygusuyla dağılıp giden gençleri ne yapacağız?
***
Geçen gün markette kasa kuyruğunda 16-17 yaşlarında dört delikanlıya rastladım.
İkisi malum tıraşlı..
Birinin eli ve bir ayağı sargılı…
Hepsi ürkünç görünüyordu.
Markette kim varsa elindeki sepeti bırakıp korkuyla toz oldular…
Anlıyor musunuz?
Ne anlatmak istediğimin farkında mısınız?
***
NOT DEFTERİ
Bir çocuğun yatağının altında bir sürü korku bulunur. Büyüyünce onları sırtında taşımaya başlarsın. (KAAN BURAK ŞEN / Oh Kaos)



