HAŞMET BABAOĞLU / Büyük savaş arifesinde


Biz yazıp çizince abartıyor oluyoruz…
Anlarım…
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth söyleyince ne oluyor peki?
İki gün önce Washington Savunma Üniversitesi’nde şöyle dedi Hegseth: “Bu an 1939’u veya 1981’i hatırlatıyor. Bu, tehlikenin arttığı çok fazla arttığı bir andır. Siz bunu hissediyorsunuz, haklısınız; ben de hissediyorum…”
***
Şu geçtiğimiz aylarda dünyanın halinin 1930’lara benzediğini çok yazdım, biliyorsunuz.
Hatta ülkelerin sürekli savaşa hazırlanıp bir yandan da durmadan “barış” anlaşmaları peşinde koşmasını da Avrupa‘nın İkinci Dünya Savaşı öncesindeki haline çok benzettiğimi örneklerle anlattım.
Ama ortamı 1930’ların ortalarına benzetiyorum.
Hatta geçmişteki “1929 ekonomik buhranı” atmosferinin bu sefer geciktiği kanaatındayım.
Ama Hegseth durumu çok kritik bir eşiğe çekiverdi…
Durmayalım mı şimdi bu meselenin üzerinde?
Aklınızdan “amann, dursak ne olacak, biz sade insanlar hep seyirciyiz” gibi laflar geçiyordur, onu da anlarım.
***
Şimdi gel de bakanın ünvanına da dikkat çekme!
Yahu daha yakın zamana kadar Savunma Bakanlığı’ydı bu bakanlık…
Durmadan barıştan söz eden Trump şu geçtiğimiz Eylül ayında bir kararnameyle bakanlığın adını değiştirdi; Savaş Bakanlığı yapıverdi.
Kararnamede şöyle yazıyormuş: “Sadece savunma yeteneklerini vurgulayan ‘Savunma Bakanlığı’na kıyasla, daha güçlü bir hazırlık ve kararlılık mesajı vermemiz gerekiyor.“
***
Herkesin kafasında şu var…
Nükleer caydırıcılık olduğu sürece Üçüncü Dünya Savaşı çıkmaz.
Ya da çıkarsa, bu “hesaplanmamış bir arıza” olarak gerçekleşir.
Haklılar!
İyi ama global denge hâlâ işliyor mu?
Burası sıkıntılı…
***
Son olarak iki konuyu vurgulamak istiyorum…
Birincisi..
Böyle bir atmosferde artık hiçbir ülke “casusluk” faaliyetlerine bulaşmış politikacılara göz yumamaz, iddiaları ciddiye almamazlık edemez.
İkincisi…
Bizim ekran çubukluları azıcık kendilerini geliştirsinler yahu!
Daha geçen akşam bir yorumcu; “üçüncü dünya savaşında sonucu piyade belirler” diye bağırıyordu program ortaklarına…
İnsan gülemiyor bile…
***
NOT DEFTERİ
Hiç yüksek sesle kendi kendimle konuşmam ve şimdi sebebini biliyorum. Çünkü çok acı verici. Çünkü o zaman gerçekten yalnız hissediyorum. (SUSAN SONTAG / Günlükler)



