M. ERKUT AYVAZ / Şansölye Merz’in Ankara Ziyareti Ve Türk-Alman İlişkilerinin Seyri


Almanya‘da yeni federal hükûmetin göreve gelmesinin ardından altı ay geride kalmıştır. Hükûmetin bu ilk dönemi iç ve dış politikada yoğun ve önemli gelişmelerle geçmiştir. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz liderliğindeki CDU/CSU-SPD’den oluşan koalisyon hükûmeti, koalisyon anlaşmasında yer verilen reform ve iş birliği vurgularına rağmen güncel anketlerdeki gerileme trendini önleyememiştir. Ayrıca hükûmet, pozitif ve merkez siyaseti güçlendirmesi beklenen bir gündemden ziyade koalisyon içi anlaşmazlıklar ve toplumsal tepkilerle daha fazla dikkat çekmiştir. Dış politikada ise, bir önceki hükûmetin dışişleri bakanının tartışmalı ve yoğun eleştirilere neden olan politika tercihlerinden ayrışma hedefiyle, daha aktif ve yapıcı bir çizgi hedeflenmiştir. Ancak gelinen aşamada bu hususta da arzu edilen olumlu sonuçlar elde edilememiştir. Türk-Alman ikili ilişkilerinde ise geride bırakılan yıllarda somutlaşan dengeli seyir sürdürülebilirken, yeni Dışişleri Bakanının 17 Ekim 2025 ve sonrasında Şansölye Merz’in 30 Ekim tarihli Türkiye ziyaretleri ikili ilişkilerdeki yeni ivme ve gelecek hedeflerine ilişkin önem arz etmektedir.
Yeni Alman Hükûmeti ve Dış Politikada Gelişmeler
Koalisyon hükûmeti ilk altı ayda hedeflenen bazı kritik projelerini hayata geçirebilmiş ve kamuoyunda olumlu bir algı beklentisiyle öne çıkmışsa da bilhassa son haftalarda zorunlu askerlik ve emeklilik reformuna ilişkin görüş ayrılıkları gündemde olumsuz bir intibaa neden olmuştur. Böylelikle hükûmet içerisindeki kırılgan yapı ve görüş ayrılıkları daha belirgin bir hâl almıştır. Şansölye Merz’e yönelik desteğin kendi parti içerisinde dahi sınırlı olduğu kanaati kamuoyunda oluşurken, zaman zaman CDU içerisinde bazı seslerin muhalif görüşleriyle de muhatap olmuştur. Son olarak Merz’in göçmen kökenlilere yönelik –muhalefette yer aldığı döneme benzer bir tonda– tercih ettiği güncel ayrıştırıcı söylem ve açıklamaları, kamuoyu ve hatta koalisyon ortağı SPD’de de tepkiyle karşılanmıştır. Yapılan güncel anketlerde CDU/CSU’nun aşırı sağcılarla aynı seviyelere gerilemesi ve hatta AfD’nin bazı anketlerde birinci sıraya yükselmesi, koalisyon ve diğer partiler nezdinde de artan bir tedirginliğe neden olmaktadır. Özellikle 2026’da gerçekleşecek olan bazı eyalet meclisi seçimleri öncesinde şekillenen bu tablo Şansölye Merz’in hem kendi partisi hem de koalisyon karşısında daha da zorlanacağına işaret etmektedir.
Şansölye Merz hükûmetiyle birlikte, uzun bir süredir ilk kez aynı partiden bir Dışişleri Bakanının da görevlendirilmesi söz konusu olmuştur (CDU). Böylelikle bu tercih, Şansölye makâmı ve Dışişleri Bakanlığı arasında daha uyumlu, daha aktif ve Almanya’yı küresel düzlemde daha etkin kılacak adım beklentilerini pekiştirmiştir. Dış politikada daha görünür bir Almanya hedeflenmiş ve ilk olarak başta ABD Başkanı Donald Trump ile yürütülen temaslar ve NATO çerçevesindeki taleplere uyum taahhüdü gibi hususlarda sınırlı kazanımlar sağlanmıştır. Diğer yandan, Ukrayna’da devam eden savaşın sonlandırılamayışı, Gazze’de hayata geçirilebilen kırılgan ateşkese ilişkin Almanya’nın neredeyse hiçbir etkisinin olmayışı, Fransa ile önemli bir savunma projesi kapsamında iş birliği hedeflerinin aksaması belirgin olarak öne çıkmıştır. Bu örnekler Alman dış politikasındaki beklentilerin karşılanamadığını belirginleştirmiştir. Son olarak Çin ile ilişkilerde beklenen ve ekonomik açıdan da önem arz eden ivmenin yakalanamamış olması yanı sıra Polonya ile başta sınır kontrolleri odağında görüş ayrılıklarının sürmesi de olumsuz intibaı pekiştirmiştir.
Almanya ve Türkiye arasındaki ikili ilişkilerde ise yeni federal hükûmetle birlikte de süreklilik ve olumlu bir iş birliği anlayışının sürdüğü söylenebilir. Gerçekleştirilen son iki üst düzey temas ile birlikte de belirginleşen bu yaklaşımın, Alman dış politikası açısından da yeni ve önem arz eden dış politika başlıklarından biri olmuştur.
Şansölye Merz’in 29/30 Ekim Ankara Ziyareti
Son yıllarda Türk-Alman ilişkilerinde dengeli bir seyir yaşanırken, bir önceki Alman hükûmeti de dahil karşılıklı üst düzey temaslar sürdürülmüştür. Örneğin 2023 seçimleri sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Berlin ziyareti ve ardından Cumhurbaşkanı Steinmeier’in Türkiye’ye yaptığı üç günlük kapsamlı ziyaret, ikili ilişkilerdeki olumlu seyrin göstergesi olmuştur. SPD’li eski Şansölye Scholz’un 2024’teki ziyaretiyle bilhassa Eurofighter savaş uçaklarının Türkiye’ye satışına yönelik ilk olumlu sinyaller verilmiş, Mayıs 2025’te göreve gelen yeni federal hükûmetle birlikte bu yaklaşım daha görünür olmuştur.
Şansölye Merz’in 30 Ekim’deki ziyareti öncesinde Alman Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un (CDU) 17 Ekim Ankara ziyareti de bu noktada bir hazırlık anlamı taşımıştır. Görüşmede savunma ve ekonomi odaklı iş birliği konuları öne çıkarken Eurofighter savaş uçaklarının satışının, örneğin teslimat sürecinin somutlaştırılması, Türkiye’nin AB kapsamındaki Avrupa Güvenlik Eylem (SAFE) savunma programına dâhil edilmesi ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gibi hususlar gündeme gelmiştir. Wadephul’un “Türkiye’nin müttefik olarak Eurofighter uçaklarının yardımıyla caydırıcılığını arttırabileceğine karar verdik çünkü bu bizim menfaatimize” sözleri yanı sıra “Türkiye NATO ittifakı içinde bizim için kilit bir stratejik ortaktır” ifadeleri özellikle dikkat çekmiştir.
Şansölye Merz ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında gerçekleşen son görüşmenin ardından yapılan basın toplantısında da gözlendiği üzere, özellikle Eurofighter örneğinde olduğu gibi, savunma alanındaki iş birliğinin artırılması konusu önem taşımaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Eurofighter uçaklarının temin süreci gibi Almanya’nın son dönemde bu alanda attığı olumlu adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye’nin savunma sanayii alanında yakaladığı ivme dikkate alındığında Almanya ile çok geniş iş birliği imkânlarına sahip olduğumuz görülüyor.” sözleri bu yeni denkleme dair önemli ipuçları içermektedir. Görüşmede ayrıca, Gazze’de ateşkesin sürdürülebilirliği, Suriye’deki güncel gelişmeler, Ukrayna’da devam eden savaşın yanı sıra Türkiye’nin AB üyeliği, başta Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisi konusunda Almanya’nın Türkiye’ye yönelik desteği gibi hususların da ele alındığı söylenebilir.
Yeni federal hükûmetin ilk döneminde iç politikada istikrar arayışları sürerken, dış politikada da çok başarılı sayılmayacak bir çizgi izlenmiştir. Bu olumsuz intiba bir yana, Türkiye ile ilişkilerde olumlu bir ivme hedefi farklılaşarak öne çıkmaktadır. Geçmişte ikili ilişkilerde yaşanan görüş ayrılıklarının, özellikle Berlin kaynaklı ve rasyonel temelden uzaklaşan tercihlerden kaynaklanması, ilişkilerin genel seyrini olumsuz etkilemişti. Gelinen aşamada ise Alman siyasetinin bilhassa dış politikada yalnızlaşma ve inandırıcılık sorununun artarak sürmesi, yeni ve daha stratejik bir değerlendirmeyi zorunlu kılmıştır. Bu doğrultuda Şansölye Merz’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’la gerçekleştirdiği görüşmede de görüldüğü üzere, özellikle ekonomi, güvenlik ve savunma alanlarında iş birliğinin artırılması hedeflenmektedir. Ayrıca Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisi gibi konular, ikili ilişkilerin geleceğine dair somut hedefler olarak değerlendirilmektedir. Son yıllarda bölgesel ve küresel gelişmelerle birlikte Türkiye’nin artan kilit rolü, Almanya’nın da belirli konularda farklı bir yaklaşım benimsemesine yol açmıştır. Dolayısıyla, yeni dönemde Türk-Alman ilişkilerinde dengeli ve yapıcı çizginin korunmasıyla birlikte bazı alanlarda iş birliğinin güçlenmesi muhtemeldir.



