

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Yılmaz’ın açıklamalarından satır başları…
Enflasyon vatandaşımızın temel meselesi bizde birinci öncelik haline getirmiş durumdayız. Son dönemlerde yaptığımız tüm politikalarda enflasyon işimizin odağında. Ancak bu hassas bir süreç. Bir taraftan enflasyonu düşürürken diğer dengeleri bozmadan bunu yapmak zorundasınız. Sosyal dengeleri gözetmeniz gerekiyor. Diğer yandan tarihimizin en büyük yaraları olan afet felaketini yaşadık. Dış politikada aktif bir dönem ve belirsizliklerin yükseldiği bir dönem ve oraları yönetmeniz gerekiyor. Dolayısıyla kademeli ve kararlı şekilde enflasyonu aşağıya çekiyoruz. bunu da rakamlarla görmek mümkün.
“2026 HEDEFİ YÜZDE 20’NİN ALTINDA”
2023’te yüzde 65 ile bitti yıl. 2024’te yüzde 44’e düştü, bu yıl yüzde 30 civarında bekliyoruz. Yarın rakamlar net bir şekilde açıklanacak. 2026’nın hedefi yüzde 20’nin altı, 2027’de ise yeniden tek hanelere ulaşmak. Programımızın hedefi bu. Yol haritamız tek hane. Temel mallar da bu rakama geldik. Ama hizmetler biraz geriden geliyor. Kira başta olmak üzere, eğitim ve kira kalemlerinde biraz geriden geliyoruz. Bunu da bütüncül bir politika ile yapıyoruz. 3 sütunlu bir bütüncül politikamız var. Birincisi para politikası. Diğer taraftan maliye politikamız var. Oralarda da 90 milyar dolar deprem nedeniyle harcama yaptığımız halde mali disiplini koruyoruz.
“ENFLASYONU TEK HANEYE DÜŞÜRECEĞİZ”
Bu rakamlar en güçlü ekonomiyi dahi sarsacak rakamlar. Depremin mali etkisi sonraki yıllarda ortaya çıkıyor. Konutlar, yollar, okullar, alt yapı, hastaneler… hepsini yeniden inşa ediyoruz. Bu sene 2025’in bütçesinde harcamalarımızda sapma söz konusu değil. Programımızın üçüncü ayağı yapısal dönüşümler. Arz yönlü politikalar da çok önemli. Burada gıda ve konut kalemleri çok önemli. Enflasyonda kararlıyız. Sonuç olarak bir süreç başlamış durumda. Eylül ayında beklentinin biraz üzerinde geldi. Ama bu bir aylık durum.
“ENFLASYONDA KARARLIYIZ”
Cevdet Yılmaz, enflasyon ile mücadeleye ilişkin izlenilen politikalara değinirken harcamalarda sapmanın söz konusu olmadığını fakat yaşanan deprem felaketleri ile enflasyon politikasında etkilendiğini vurgulayarak birçok adımın atıldığını belirtti. Yılmaz, “3 sutünlü bütüncül bir politikamız var. 1. sütun para politikası: Orada bir sıkı duruşumuz var. Merkez Bankası (MB) enflasyonun ana eğilimine ve beklentilere bakarak kararlarını alarak piyasayı ona göre yönlendiriyor. Diğer taraftan maliye politikamız var. Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Strateji Bütçe Başkanlığı’mızın kurumsal olarak yönettiği bir politika. Oradan da da son 3 yılda depremde 90 milyar dolar para harcadığımız halde mali disiplini koruyoruz. Bu yıl bütçe açığımızın milli geliri oranı 3.6, gelecek yıl 3,5 civarında deprem olmasa 3’ün altında bu rakamlar. Ama deprem etkisinden dolayı bütçe açığında ister istemez bir etki söz konusu. En güçlü dediğimiz ekonomiyi bile sarsacak rakamlar. Depremin mali etkisi sonraki yıllarda ortaya çıkıyor. Konutlar, yollar, okullar, alt yapı, hastaneler… hepsini yeniden inşa ediyoruz. Bu sene 2025’in bütçesinde harcamalarımızda sapma söz konusu değil. Programımızın üçüncü ayağı yapısal dönüşümler. Arz yönlü politikalar da çok önemli. Burada gıda ve konut kalemleri çok önemli. Enflasyonda kararlıyız. Sonuç olarak bir süreç başlamış durumda. Eylül ayında beklentinin biraz üzerinde geldi. Ama bu bir aylık durum. Enflasyonda kararlıyız. Somut olarak bir süreç başlamış durumda.Eylül ayında beklentinin biraz üzerinde geldi. Ama bu bir aylık durum.” dedi.
“VATANDAŞLARIMIZ HİZMET SEKTÖRÜ DAHİL BİR ÇOK KALEMDE ENFLASYONUN DÜŞTÜĞÜNÜ GÖRECEK”
Aynı zamanda istihdamı da koruyoruz. Enflasyonu tam olarak düşüremediğiniz süreçte farklı bir algı oluşuyor. Bu nedenle temel hedefimiz enflasyonu düşürmek. Biz kalkınma perspektifi ile hareket ediyoruz. Eğitim, sağlık sistemi, şehirleşme.. hepsini bir bütün olarak algılıyoruz. Reel ekonomide gayet iyi gidiyoruz. Büyük resmi görmek lazım. Enflasyon aşağı doğru iniyor. Vatandaşlarımız bu düşüşü hizmet sektörleri dahil olmak üzere iyi bir şekilde görecek. Gıda da kuraklık ve don nedeniyle etkiyi göremiyoruz. Burada birde fırsatçılık var. Enflasyon aşağı doğru inmeye devam edecek. Vatandaşımız hizmet sektörü dahil her alanda bunu görecek.
“TÜRKİYE EKONOMİSİ YÜZDE 30 BÜYÜDÜ”
Ekonomiyi ele alırken biraz da dünyaya bakmak gerekir. Dünya çok zor bir durumdan geçiyor. Ciddi tarife tartışmaları yaşanıyor. Dünya ekonomisi belirsiz bir durumda. Birde birçok bölge çatışma bölgesi. İsrail-İran, Rusya-Ukrayna savaşları gibi. Pandemiden bugüne dünya ekonomisi sadece yüzde 15 büyüdü. Türkiye ekonomisi ise yüzde 30 büyüdü. Tüm bu süreçlerde Cumhurbaşkanımızın dirayetiyle ve üretim gücünü koruyan Türkiye var. Bunun avantajını korumuş olduk.
“2026’DA TARIMA GELECEK YIL BÜTÇE 888 MİLYAR”
Tarım stratejik bir sektör. Tarım önemli ve destekliyoruz. Gelecek yıl bütçemizden 888 milyar ayırdık. İlave kaynak da olacak. Önümüzdeki dönemde desteklerimiz devam edecek. Gelecek yılda doğrudan desteklerimiz ve sulama desteklerimiz devam edecek. Sübvansiyonlu kredilerimiz var. Çiftçilerimizin faizinin yüzde 70’ini devlet olarak biz ödüyoruz. Bu sene don ve kuraklık yaşadık. İklim değişikliği nedeniyle daha uzun vadeli çalışmalarımız var. Gıda Komitemiz var. Gıdadaki soğuk zincirin korunması gibi hususlar orada değerlendiriliyor. Özellikle tarladan marketlere kadar gelen süreçte kayıp kaçaklar yaşanıyor. Bunun önünde geçmek için çalışmalar yapılıyor.
“22 YILDA CİDDDİ BİR MESAFE KAT ETMİŞ DURUMDAYIZ”
Dünya Bankasının bir sınıflandırması var. 4 kategoriye ayırıyorlar ülkeleri. İlk defa 2025 yılında Türkiye yüksek gelirli ülkeler ligine girecek. AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye alt gelirli ülkeler ligindeydi. Bu sadece rakamsal bir değişim değil. Bu politikalar günübirlik yaklaşımlarla ulaşılabilecek hedefler değil. AB’de kişi başına geliri 100 kabul ederseniz 2002 yılında bu rakam Türkiye’de kişi başına yüzde 38’iydi. Bugün 70’i aşmış durumdayız. OECD verilerine göre 3’te biriydi Türkiye bugün 3’te ikisine gelmiş durumdayız. Avrupa ortalamasının alabilmemiz için almamız gereken yollar var. Fakat geldiğimiz yere bakarsanız yüzde 38’lerden yüzde 70’i aşmış durumdayız. 22 yılda ciddi bir mesafe kat etmiş durumdayız. Şimdi bir hamle ile daha yüzde 100’e ulaşmamız gerekiyor. Ama bir hamle ile işte o yüzde 100’e ulaşmak gerekiyor. Bunu başaracağız. 22 yıllık bir deneyimimiz ve güçlü bir liderliğimiz var. Dünyada liderler her zaman önemlidir. Ama fırtınalı zamanlarda liderlik bir kat daha önemlidir. Bu dönemde liderlik problemi olmayan bir ülke olarak bu hedeflere ulaşacağımızı düşünüyorum. Karamsarlık yaymaya çalışarak milletimizin moralini bozmaya çalışanlar var. Elbette milletimiz de yaşadığı sıkıntılar var çarşıda pazarda mutlaka sıkıntılar var. Fakat Türkiye bunları aşabilecek kapasiteye sahip ve kimsenin şüphesi olmasın.
“YERLİ ÜRETİM YÜZDE 20’LERDEN YÜZDE 83’LERE ÇIKTI”
Güç mücadelelerin ön plana çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Güvenliğimizi hiçbir şekilde ihmal edemeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın öngörülerini takdir etmek gerekir. Türkiye bu işlere yeni başlamadı. birçok ülke yeni uyandı bu işlere. Sayın Cumhurbaşkanımız 22 yıldır Savunma Sanayiinde çok güçlü bir irade ortaya koydu. Bu kendiliğinden olmuş bir şey değil. Yüzde 20 idi yerli üretimimiz yüzde 82’lere çıktı. Ciddi bir siyasi irade var. Türkiye bugün belli bir yere gelmiş durumda. Ben Savunma Sanayii’mize yapılan yatırımları 3 aşamada görüyorum. İlki güvenlik, olmazsa olmaz. İkincisi bağımsız dış politika. Savunma Sanayiisi olmayan bir ülkenin bağımsız dış politikası olamaz. Üçüncüsü ise savunma sanayi demek teknolojik düzeyi yüksek bir üretim demek. Sofistike bir üretim ekonomik yapı demek. Savunma sanayiinde 7.2 milyar ihracat yapmışız. Geçmişte paramızı verip alamadığımız ürünleri şuan satar hale geldik.
MUHALEFETE SERT TEPKİ: YAPILAN PROJELERİN SADECE MÂL ETKİSİNE BAKARAK YANLIŞ YAPIYORLAR
Büyük resme baktığımızda keşke daha fazla köprü, hastane yapsaymışız. Şimdi bunları yapmaya kalkın çok daha pahalıya mal olur. Dünyada maliyetler arttı. İstanbul Havalimanı’nı şimdi yapmaya kalkın ne olacak? Osmangazi ve Avrasya, Şehir Hastaneleri filan. Muhalefet sadece mâl etkisine bakarak yanlış yapıyor. Bu projelere bakarak ekonomik ve sosyal etkilere de bakmak lazım. Türkiye bu projeleri yapmasa yüksek hızlı kalkınmayı yapabilir miydi? Bir 10 yıl daha beklerdik. İstanbul-İzmir Otoyolu’nu yapmasanız ne kadar kaza yaşanırdı, bakım masrafı olurdu, hava kirliliği olurdu, ne kadar zaman kaybı olurdu? Bu sosyal maliyetleri dikkate alındığında ben en çok Türkiye’nin en başarılı uygulandığı ülkelerden biri olduğuna inanıyorum.


