YAZARLAR

KEREM ALKİN / ABD-Çin müzakerelerinde ‘1 yıllık ateşkes’e doğru

Çin’in bilhassa son 10 yıllık tarihi hamlesi, yeni küresel dünya düzenine yönelik tartışmalarda, uluslararası ekonomi-politik çevreleri ABD, Rusya ve Çin’den üç süper güç merkezi olarak bahsetmeleri ve artık çok kutuplu bir dünya gerçeğinin kabul edilmesi noktasına getirdi. Bu nedenle, tüm dünyanın gözlerinin ve spotların dönmüş olduğu ABD-Çin ticaret müzakereleri süreci, iki ülke arasında bir ‘mutabakat’tan çok, bir ‘ateşkes’ ile sonuçlanacakmış gibi gözüküyor. Bununla birlikte, her iki tarafta bu hususu dünya kamuoyuna ‘kazan-kazan’ bir sonuç olarak lanse etmeyi tercih edecek. Günün sonunda, diş göstermenin ve işi daha da yokuşa sürmenin her iki ülke açısından da ağır maliyetleri söz konusu.
Çin açısından, ABD’den pek çok ürünü temin etmekten, ithal etmekten vazgeçmenin ciddi maliyetleri söz konusu. ABD için ise dijital dönüşümün vazgeçilmezi konumunda olan teknolojik ürünler ve en kritik başlık olarak nadir toprak elementleri, Çin’le gerginliğin derinleşmesi halinde ağır ekonomik sonuçları olacak bir başlık. Amerikan tarım kesimi, başta Çin’e yapılan soya ihracatının durma noktasına gelmesi, mevcut tablodan hayli rahatsız ve Trump yönetimi üzerindeki baskı artıyor. ABD savunma, havacılık ve uzay teknoloji şirketleri açısından ise, Çin’den ithal edilen nadir toprak elementlerinin tedarik edilemeyecek hala gelmesi, ABD’nin güvenliği ve uzay yarışı boyutunda önemli riskleri gündeme getirebilir. İki ülkenin de anlaşmazlığı uzatmalarının iç kamuoyuna yönelik ciddi maliyetleri olacaktır.
Bu nedenle, çok yakında ‘anlaşmaya varıldı’ noktasında, aslında iki ülke arasında ‘1 yıllık ateşkes’ ilan edilmesi olasılığı bir hayli güçlenmiş gözüküyor. Uluslararası düşünce kuruluşlarının değerlendirmeleri, bu 1 yıllık dönemde iki ülkenin de stratejik ve kritik ürünlerde ‘birbirlerine bağımlılığı’ azaltacak arayışlar içinde olacaklarını; bu çabalar ‘ayrışma’ noktasında bir sonuç veriyor ise, bu durumda ABD-Çin ticaret savaşlarının yeni bir gerginlik sürecine girebileceği yönünde senaryolara işaret ediyor. Bununla birlikte, şu aşamada, genel öngörü ticaret savaşının derinleşmesine, gerginliğin daha da artmasına yönelik olasılığın halen yüzde 30 düzeyinde olduğu. Ortada, zaman kazandırmaya yönelik; ancak yapısal sorunları çözmeyen bir uzlaşma tablosu gözüküyor. Uzmanlar, bunun kalıcı bir çözüm değil, ABD ile Çin arasında önünde sonunda yaşanacak ‘büyük bir hesaplaşma’yı bir yıllığına erteleyecek bir mola sürecine yönelik beklentilerin daha akılcı olduğunu vurguluyorlar.
Bu arada, iki ülkenin yetkilileri, teknoloji kontrolleri, tedarik zinciri ağının karşılıklı ‘silahlandırılması’ ve iki ülke arasında ticaret alanında güven arttırıcı adımlar atılıp atılamayacağı başlıklarını masada tutmayı sürdürecekler. Avrupa Birliği (AB) tarafı ise, bu 1 yıllık ‘ateşkes’ sürecinde, kime yakın duracağı konusunda ciddi baskı altında olacak. Çünkü, bir taraf lehine tavır, AB için alternatif maliyet boyutunda önemli kayıplar ve zorluklar getirebilir. Türkiye açısından, bu dönemde AB ile ticaret ortaklığını yoğunlaştırmak, ticaret koridorlanda etkinliği arttırmak akılcı adımlar olacaktır. AB, Orta Doğu ve Körfez, Kafkasya ve Orta Asya koridorlarına entegre alternatif ürün işleme ve lojistik merkezleri ve geri kazanım (recycling) yatırımları Türk şirketlerinin görünürlüğü adına önemli kazanımlar sağlayabilir. Bu nedenle, ihracatçılarımızın hamleleri için, Ekonomi Yönetimimizin daha kapsamlı destek modelleri oluşturmaları elzem gözüküyor. Bu arada, Türkiye’nin kendi tedarik ağı için, ticaretin sürdürülebilirliğine yönelik ‘güvenlik’ tedbirlerini yoğunlaştırması da yararlı olacaktır. ABD ile Çin arasında karşılıklı olarak ithalat gümrük tarifelerinde sınırlı indirim ise, Türk ihracatçısı adına ne tür fırsatlar doğurabilir; bu başlığı da yoğun çalışmamız gerekecek.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu