YAZARLAR

HİLAL KAPLAN / Terörsüz Türkiye: Sözün başladığı eşik

Türkiye, yıllardır güvenlik politikalarının ağırlığı altında şekillenen bir ülke. Bugün ise yeni bir eşikte duruyor: “Terörsüz Türkiye” vizyonu artık yalnızca askeri değil, siyasal ve toplumsal bir hedef olarak konuşuluyor. TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu tam da bu yeni dönemin çerçevesini çizmeye çalışıyor.
Komisyonun amacı, terörle mücadeleyi sadece dağdaki silahlı unsurlarla değil, toplumun tüm kesimleriyle birlikte ele almak. AK Parti, CHP, MHP, DEM Parti ve diğer partilerden temsilcilerin yer aldığı 51 kişilik yapı, Türkiye’de uzun yıllardır eksik kalan bir şeyi deniyor: “Birbirini dinleyen bir Meclis.” Şehit yakınlarından koruculara, akademisyenlerden sivil toplum temsilcilerine kadar yüzlerce kişi dinleniyor. Çünkü bu kez mesele, yalnızca terör örgütlerinin yok edilmesi değil; bu topraklarda bir daha kimsenin silaha sarılmak zorunda kalmaması.
Şimdiye kadar yapılan ondan fazla toplantıda hem güvenlik hem hukuk boyutu ele alındı. Kapalı oturumlarda Milli Savunma, İçişleri ve MİT yöneticileri bilgi verdi. Açık oturumlarda ise bölgeden gelen temsilciler, sürecin adil ve kapsayıcı yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
Elbette her şey güllük gülistanlık değil: DEM Parti temsilcilerinin bazı oturumları terk etmesi, farklı siyasal hassasiyetlerin sürece gölge düşürme potansiyelini gösterdi. Yine de Türkiye tarihinde ilk kez “terörsüz bir gelecek” fikri, bu kadar çok kesimin ortak gündemi hâline geldi.
Komisyonun “kardeşlik” ve “demokrasi” vurgusu da boşuna değil. Silahların susması, sadece güvenlik başarısı değil, demokratik olgunluk sınavıdır. Toplumsal uzlaşı, hukuk devleti ve yerel kalkınma olmadan hiçbir “barış süreci” kalıcı olamaz. Bu nedenle Komisyon, hem yasal düzenlemeler hem de bölgesel ekonomik teşvikler üzerinde çalışıyor. Silahların gölgesinde yoksullaşan bölgelerin yeniden üretime katılması, terörle mücadelenin en etkili sivil ayağı olacak.
Elbette riskler de var. Siyasi çıkarların süreci araçsallaştırması, beklentilerin hızla yükselip yönetilememesi, sahada uygulama ile Meclis’teki ideal arasında fark oluşması en büyük tehlikeler. Türkiye geçmişte benzer umutların nasıl kırıldığını unutmadı. Bu yüzden bu kez “hızlı sonuç” değil, “doğru zemin” hedeflenmeli.
Sonuçta, “Terörsüz Türkiye” sadece bir güvenlik stratejisi değil; devlet ile vatandaşın yeniden el sıkışma arayışıdır. Eğer bu komisyon sözde kalmaz, toplumun vicdanına dokunmayı başarırsa, Türkiye sadece terörden değil, on yıllardır süren güvensizlik sarmalından da kurtulabilir. Çünkü bazen bir ülkenin kaderi, silahların değil, kelimelerin gücüne inanabildiği anda değişir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu