YAZARLAR

NİHAT HATİPOĞLU / Daralınca namaza dur

Hazreti Muhammed (SAV) dünyevi bir sıkıntıyla daraldığında namaza dururdu. Namazla huzur bulurdu. Namaz bir inşirahtır. Kalbin huzurudur. Miracı hatırlamadır.
Hadis kitapları der ki: Hz. Peygamber sıkıntılı bir hâl ile karşılaşınca namaza dururdu, zira namaz ile Allah’tan dilenir: “Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara/153)
En daraldığında Hz. Bilal’e döner ve şöyle derdi: “Kalk Bilal! Ezan oku. Bizi rahatlat.”
Namazda sağa-sola bakmak mekruh sayılmış. Efendimiz, kalp huzuruyla, Rabb’in huzurunda derli toplu durarak secde yerine ve ayak ucuna bakardı. Kalbi ve göğsü körük gibi atardı. Bazen saatlerce tek ayet okur, sabahı bu ayetle ederdi. Tek ayet. Manasını düşünerek. Namazda görünüşün derli toplu olması lazım da, esas olan iç âlemin derli toplu olmasıdır.
Onun için “Hayye esselah“, yani “namaza acele edin”. Namaza kalkın dedikten sonra “Hayye alel felah“, yani “haydi kurtuluşa, zafere” dendi.
İhsan makamı, ibadet ederken Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etmektir. “İhsan”ın ihsan bulduğu en uygun an namaz anıdır. Namazın her anında kişi bunu yaşar. Namaz bir alışkanlık değil, bir huzurdur. Günahtan alıkoymadır, Allah’a teslimiyettir, gayrısından uzak durmaktır.

ŞEFAATİN İNDİĞİ AN
Mahşer âleminde müminler toplanır. Ortalık ürkütücüdür. Herkes hesabı bekliyor. Cehennem de cennet de hazır. Defterler dağıtılacak. Sırat hazır. Derler ki “Rabbimize elçi göndersek”. Sonra bunların kalbine ilham edilir. “Hz. Âdem’e gidelim. O insanlığın atasıdır” derler. Hz. Âdem’e gelirler ve “Bizi bu dehşetten sahile aldır” derler. Hz. Âdem, “Nuh’a gidin” der. Hz. Nuh’a giderler. Hz. Nuh der ki: “Oğlumun Tufan’da kâfir olarak boğulmasını sormuştum. Ben bu işe (yani şefaate) kalkışamam. Siz İbrahim‘e gidin.”
Hz. Peygamber mahşer âleminde yürür. İzin ister. Secdeye kapanır. Seslenilir kendisine: “Başını kaldır Muhammed. Şefaat iste. İsteğin işitilir. İste karşılık göreceksin. Şefaat müsaadesi verilecek sana.” Allah izin verir, Resulullah da Kur’an’a düşmanlık edenler hariç, kelime-i tevhidi inkâr edenler hariç, helali haram, haramı helal sayanlar hariç ehli imana şefaat eder. O, Efendimiz büyük şefaatin sahibi, peygamberlerin hatibi, şefaatçisi olacaktır.

MEZARLIK YAPTIRIRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?
İslam dini, hayatında olduğu gibi ölümünde de insana gereken değeri vermiş, saygıyı göstermiş ve öldüğü andan itibaren ona yapılacak muameleyi belirlemiştir. İslam dini, kabir ve kabristanın düzenli ve tertipli yapılmasını, temiz tutulmasını ve yeşillendirilmesini, hayatta bulunan insanların ölülere karşı bir vefa borcu olarak görür. Ancak kabirlerin üzerine kubbeli binalar yapılması, taşına övücü veya kaderden şikâyet edici sözler yazılması yasaklanmıştır. Buna karşılık israfa kaçmadan ve tevhid inancına zarar vermeyecek şekilde kabirlerin yapılmasında bir sakınca yoktur.
Vücut temizliğiyle ilgili dinimizin emri var mıdır?
Beden temizliğiyle ilgili olmak üzere, yaratılıştan gelen ve geçmiş peygamberlerin de uyguladığı bazı temizlik noktalarına dikkat çekilmiştir. Tırnakların kesilmesi, koltuk altı ve mahrem bölgelerin temizlenmesi, bıyıkların uzun kısımlarının kesilmesi, sünnet olmak ve özellikle dişlerin temiz tutulması bunlar arasında sayılabilir.
Adak kurbanının bedeli, fakire para olarak verilebilir mi?
Adak, kişinin bir ibadeti yapacağına dair Allah’a söz vererek üzerine borç kılması anlamına geldiğinden, bu borçtan kurtulmak için adağın yerine getirilmesi gerekir. Bundan dolayı kurban keseceğine dair adakta bulunan kişi, ancak kurban kesmek suretiyle adağını yerine getirmiş olur. Bu itibarla, adak kurbanını kesmek yerine parasını fakirlere vermekle bu adak yerine getirilmiş olmaz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu