YAZARLAR

YÜCEL ACER / Gazze’de ateşkesin ve Filistin için barışın geleceği

7 Ekim 2023’te başlayan İsrail’in Gazze saldırılarının durdurulması, yani bir ateşkes sağlanabilmesi için uzun süredir çabalar harcanmaktaydı. Önceki ABD Başkanı Biden tarafından yapılan bir teklif üzerine Katar, Mısır ve ABD’nin arabuluculuğuyla yürütülen görüşmeler soncunda 19 Ocak 2025 tarihinde Gazze’de bir ateşkes sağlanmıştı. Ancak, İsrail’in ilk aşama boyunca çeşitli bahaneler öne sürerek Gazze’ye yeterli miktarda insani yardımın girişine izin vermemesi ve ateşkesin 16. gününde müzakere ekibini göndermemesi, ateşkesin fiilen sona ermesine neden olmuştu.

Sonrasında devam eden İsrail saldırıları ve Gazze’de ağırlaşan insani şartlar, sivil ölümlerin artmaya devam etmesine neden olmuş, birçok devletin, uluslararası örgütün ve genel olarak uluslararası kamuoyunun ateşkes çağrıları ve İsrail üzerindeki baskıları da artış göstermişti. Bu süreçte ABD Başkanı Trump tarafından hazırlanan yeni barış planı 29 Eylül’de kamuoyuna açıklanmış ve Hamas’ın cevabı beklenmişti.

Plan öncelikle Gazze Şeridi‘nin “terörden arındırılmış bölge” olmasını öngörmektedir. Bu şartın nihayetinde, başta Hamas olmak üzere Filistinli direniş gruplarının silahlarını bırakıp direnişlerini sona erdirmelerini öngördüğü ifade edilebilir. Zira Hamas ve direniş grupları başta Türkiye olmak üzere birçok ülke tarafından terör örgütü olarak görülmemekle birlikte özellikle ABD ve İsrail’in Hamas’a bakış açısının bu yönde olması, Hamas ve direniş örgütlerinin silah bırakılmasını barışın bir şartı hâkline getirmektedir.

Önerilen planın kabul edilmesi ile hemen silahların susacağını, savaşın sona ereceğini, önce İsrail askerîlerin belirlenecek bir hatta çekileceğini ve hayatta olan veya olmayan İsrailli ve Filistinli tutsakların karşılıklı iadesinin başlayacağı öngörmüştür. Bu anlaşmanın kabulü üzerine, Gazze Şeridi’ne en azından 19 Ocak 2025 tarihli insani yardım anlaşmasında yer alanlarla tutarlı olacak kadar yardım gönderilmesine izin verilecektir.

Önerinin bundan sonraki hükümleri Gazze’nin yönetimine, gelişimine ve sorunun çözüme dair barış hükümlerine ayrılmış gözükmektedir. Gazze’nin, Gazze halkına günlük kamu hizmetlerini ve belediye hizmetlerini sunmaktan sorumlu, nitelikli Filistinliler ve uluslararası uzmanlardan oluşacak teknokrat ve apolitik bir komitenin geçici yönetimi altında yönetileceği, ancak Komite’nin, Başkan Trump’ın başkanlık edeceği ve aralarında eski Başbakan Tony Blair’in de bulunduğu diğer üyelerin ve devlet başkanlarının açıklanacağı yeni bir uluslararası geçiş organı olan “Barış Kurulu”nun gözetimi ve denetimi altında çalışacağı ifade edilmektedir.

Önemli hükümlerden bir tanesi de Gazellilerin Gazze şeridini terk etmeye zorlanmayacağına, bilakis kalmaya teşvik edileceğine dair hükümdür. Hatta gitmek isteyenlerin gidip yeniden gelme haklarının olacağı da ifade edilmektedir. Barış Planın önemli bir yönü de Gazze’nin tümden silahsızlandırılmış bir bölge olacağının öngörülmesidir. Hamas ve diğer grupların yükümlülüklerini yerine getirmeleri ve Yeni Gazze’nin komşuları veya halkı için “tehdit oluşturmaması” için “bölgesel ortaklar” tarafından bir garanti sağlanacaktır. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri, Gazze’ye derhal konuşlandırılacak geçici bir Uluslararası İstikrar Gücü (UİG) oluşturmak için Arap ve uluslararası ortaklarla birlikte çalışacaktır. UİG, Gazze’deki Filistin polis güçlerine eğitim verecek ve destek sağlayacaktır. Bu gücün “uzun vadeli iç güvenlik çözümü” olacağı öngörülmektedir. UİG, yeni eğitilen Filistin polis güçleriyle birlikte sınır bölgelerinin güvenliğini sağlamak için İsrail ve Mısır ile birlikte çalışacaktır.

Önemli bir diğer hüküm de İsrail’in Gazze’yi işgal etmeyeceği veya ilhak etmeyeceğine dair hükümdür. Ancak İsrail, Gazze’den hemen çekilmeyecek, UİG kontrolü ve istikrarı sağladıkça İsrail Güçleri, UİG, garantörler ve ABD arasında kararlaştırılacak olan silahsızlandırmaya bağlı standartlar, kilometre taşları ve zaman çerçeveleri temelinde geri çekilecektir.

Barış önerisi, uzman planlamalar ile Gazze Şeridi’nin altyapı ve şehircilik bakımından imar edilmesine dair öngörüler de içermektedir. Plan’ın sorunun çözümüne ve kalıcı barışın sağlanmasına dair “barışçıl ve müreffeh bir birlikte yaşama” (peaceful and prosperous co-existence) temelinde diyalog başlayacağı ve Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme ve devlet kurma yolunda güvenilir bir yol için koşulların oluşacağı bir süreç olabileceği öngörülmektedir.

Hamas, yukarıda özetlenen Barış Planı önerisine verdiği cevapta; savaşın sona erdirilmesine, rehinelerin karşılıklı iadesine, insani yardımın girişinin hızlıca sağlanmasına, Gazze şeridinin işgalinin önlenmesine ve Filistin halkının Gazze şeridinden atılmasının önlenmesine dönük bu yaklaşımı benimsediğini, “bu çerçevede kalınarak”, ve “savaş tümden son verme ve Gazze Şeridinden İsrail’in tümden çekilmesini sağlama” amacını yönelik olmak kaydı ile hayatta olan ve olmayan bütün rehineleri başkan Trump’ın planında belirtildiği prosedürle ve esir değişiminin uygulanması için gerekli saha koşullarında salıvermeyi kabul ettiğini ilan etmiştir. Hamas’ın cevabında belirttiği önemli bir husus da Gazze’de yönetimi devretmeyi kabul ettiğini bildirmesidir. Hamas yönetimi “Filistin’in ulusal mutabakatı ve Arap ve Müslüman devletlerin desteği temelinde”, bağımsız Filistinli teknokratlardan oluşan bir yapıya devretmeye hazır olduğunu ifade etmiştir.

Gazze Şeridi’nin geleceği ve Filistin halkının yadsınamaz haklarına dair Başkan Trump’ın planında yer alan diğer hususların ise, Filistin’in kolektif ulusal pozisyonuna bağlı, uluslararası hukukun ilgili ilkelerine uygun olarak, Hamas’ın da içinde bulunduğu kapsamlı Filistin ulusal çerçevesi içerisinde tartışılması gerektiği, buna da Hamas’ın tam bir sorumlulukla katkı vereceği belirtilmiştir.

Ateşkese, İsrail askerlerinin belirlenen hatta çekilmesine, rehinelerin karşılıklı iadesine ve insani yardımın girişinin hızlıca sağlanmasına dair hususlar üzerinde uzlaşılmasının, hatta Mısır’da yapılan ve Başkan Trump’ın da katıldığı bir törenle bunun duyurulmasının akabinde, ateşkes yürürlüğe girmiş, eseriler ve tutsakların karşılıklı iadesine başlanmıştır.

Ancak mevcut durumda İsrail kaynaklı bazı dikkat çekici faaliyetlerin de yaşandığını, yer yer süren İsrail saldırılarının ve yardım girişlerinin durdurulmasının, bırakalım sonraki aşamaları, ateşkes aşamasını dahi tehdit ettiğini görmekteyiz. Örneğin 19 Eylül’de gerçekleşen İsrail saldırılarında 16 sivil hayatını kaybetmiş, 10 Ekim’de yürürlüğe giren kırılgan ateşkesten bu yana İsrail’in, Gazze’de yaklaşık 100 Filistinlinin ölümüne, 230 kişinin de yaralanmasına neden olduğu ifade edilmektedir.

Özellikle Başkan Trump’ın baskısı ile İsrail tarafından da kabul edildiği anlaşılan bu barış sürecinin Netanyahu hükümetinin tam da memnun olmadığı bir süreç olduğu görülmektedir. Gazze’den tamamen çekilme fikri ve özellikle Türkiye’nin de içinde bulunduğu bir gücün Gazze’de konuşlanacak olmasından Natenyahu hükümeti ve bazı aşırılıkçı çevrelerin çok rahatsızlık duyduğu anlaşılmaktadır.

İsrail Gazze’de yer yer sürdürdüğü saldırılarını ve ardım girişlerini engellemesini “Hamas’ın ateşkesi ihlal ettiği” ve “Hamas’ın bazı İsrailli esirlerin naaşlarını vermediği” gerekçelerine dayandırmaktadır. Hamas bunları yalanlarken, bazı esirlerin naaşlarının bulunabilmesi için teknik ekipmana ihtiyaç olduğunu ifade etmektedir. Oysa Hamas’ın, yirmi canlı esirin tamamını serbest bıraktığı ve İsrail’i defalarca ateşkesi ihlal etmekle suçlamasına rağmen, 28 esirden 12’sinin cenazesini bulup iade ettiği belirtilmektedir.

Başkan Trump’ın kabulünü sağladığı barış planının sonraki aşamalarına dair riskler bir yana şu aşamada ateşkesi sürekli kılmanın da zorluklar içerdiği görülmektedir. Bu bağlamda Başkan Trump ve Netanyahu arasında da bir gerginlik olduğu dahi ifade ediliyor. Trump en azından ateşkesin devam etmesini sağlamaya özel bir önem verirken, Netanyahu ateşkesin devamı için sonraki aşamalarda ele alınması gereken hususları, örneğin Hamas’ın silahsızlanmasının sağlanmasını talep etmeye başlamıştır. Aslında bu yaklaşımını “Anlaşmanın bütünüyle uygulanması konusunda ısrarcıyız” sözleri ile ifade etmiş olmaktadır. Bu aslında ateşkesi dahi müzakerelerde bir silah olarak kullanma taktiği gibi görülebilir.

Nihayetinde önümüzde İsrail’in işgali tümden sona erdirmesinin belirli şartlara ve sürece yayılmasının öngörülmesi, Hamas’ı “terör örgütü” sayan ABD ve İsrail tarafından Gazze’nin Hamas unsurlarından tamamen temizlenmesinin sağlanmaya çalışılacak olması, Gazze’nin yönetiminin tam olarak Filistinlilere bırakılıp bırakılmayacağı, en nihayetinde Filistinlilerin kendi devletlerini meşru sınırları içerisinde fiilen de kurmalarına imkân sağlanıp sağlanmayacağı gibi zor süreçler olmasına rağmen, şu aşamada başarılması gereken hususun ateşkesin korunması ve sivillerin katledilmesinin önlenmesi olduğu açıktır. Ateşkesin Trump’ın baskısı ile bir süre daha uygulanabileceği söylenebilir. Ancak, kalıcı barış için ilgili tarafların üzerinde uzlaştığı kalıcı bir çözümün gerekli olduğu açıktır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu