KEREM ALKİN / Türkiye’ye saygı yükselirken, dezenformasyon hızlandı


Türkiye‘nin kamu diplomasisi, ulusal, bölgesel ve küresel ölçekte algısı, yazılı, görsel, işitsel ve yeni medya mecralarında Türkiye’ye yönelik haberlerin en doğru, en anlaşılır şekilde yayınlanması adına çok kıymetli bir süreç yöneten İletişim Başkanlığımız, aynı zamanda Türkiye’ye yönelik manipülatif ve dezenformasyon amaçlı yayınların, Türkiye’nin dünya ölçeğinde takip ettiği, arkasında durduğu meselelerin çarpıtılmasına yönelik kötü niyetli çabaların deşifre olması adına da kritik önemde çalışmalar yürütüyor. Bununla birlikte, ‘dezenformasyonla mücadele’ sadece İletişim Başkanlığımızın değil, özünde ülkesini seven her birimizin de doğal görevi. Bu nedenle, tanınmış bir uluslararası ekonomi ve finans kanalında, ‘ısmarlama’ bir dil ve içerikle hazırlanmış ‘dezenformasyon‘ amaçlı yazıyı deşifre etmekte yarar var.
Yazı, 19 Mart’tan beri yürütülen, sadece yerel yönetimler düzeyinde değil, ulusal düzeyde bugüne kadar görülmemiş ölçekte oluşturulmuş bir rüşvet, yolsuzluk ve irtikap ağının deşifre edilmesi ve kamu kaynaklarının soyulmasının engellenmesi adına yürütülen kapsamlı bir soruşturma operasyonunun değerini ‘manipüle’ etmeye, ‘politize’ etmeye teşebbüs eden cümleler içeriyor. Söz konusu soruşturma ve dava süreçlerine yönelik savcılık iddianamelerinin kamuoyu ile paylaşılacağı bir dönemde, söz konusu soruşturma ve dava sürecinin itibarını bilhassa uluslararası ekonomi ve finans çevrelerinde manipüle etmeye yönelik bir yazı üslubu gözden kaçmamalı ve söz konusu hadsiz yazıya mutlaka gereken cevap verilmeli. Yazı, bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın liderlik gücünün de olumsuz yönde etkilendiğine dair hadsiz bir dezenformasyonla, Türkiye’nin repütasyonunun, saygınlığının da gerilediği iddia ediyor.
Oysa, tam tersine, farklı uluslararası kuruluşlar tarafından hesaplanan küresel repütasyon endekslerinde, Türkiye 2004’e göre, 2025’de bir veya iki basamak yükselmiş durumda. Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü, kararlı ve vizyoner liderliğinde, Türkiye bölgesel ve küresel jeopolitik çatışma ve gerginliklere yönelik her süreçte, ‘çözüm üreten’ bir ‘oyun kurucu’ ve ‘denge kurucu’ bir ülke olarak tüm uluslararası kuruluşlarda, uluslararası medyada ve uluslararası diplomasi çevrelerinde büyük bir saygınlıkla dile getirilirken, yükselen gelişmekte olan ekonomilerin liderleri Sayın Cumhurbaşkanımızın liderlik performansının örnek alınmasından, Türkiye’nin küresel duruşunun oluşturduğu itibardan övünçle söz ederken, 19 Mart’tan bu yana süregelen bir soruşturma ve dava sürecinin Türkiye’nin saygınlığını zora soktuğunu iddia etmek, bu yönde bir dezenformasyon oluşturmak en hafif ifadesiyle kötü niyettir.
Çarşamba günü, Sayın Cumhurbaşkanımızın 64. Dünya Borsalar Federasyonu Genel Kurulu ve Yıllık Toplantısı’na gönderdikleri video mesajda, Borsa İstanbul‘un Türkiye ile tüm bölgenin önde gelen piyasa altyapı sağlayıcısı olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini belirtirken, Türkiye’nin sermaye piyasaları alanındaki köklü tecrübesini kendi hedeflerinin yanı sıra, bölgesel ve küresel düzeyde finansal istikranın temini için de paylaşmaya hazır olduğunu ifade ettiler. Ne hikmetse, Sayın Cumhurbaşkanımızın video mesajının yayınlanmasından sonra hazırlanan söz konusu ‘manipülatif’ yazıda, yine politize ettikleri ’19 Mart’ konusunda, söz konusu soruşturma ve dava sürecinin Borsa İstanbul’a zarar verdiği yönündeki dezenformasyon girişimi de gözden kaçmadı. Yazının tam da TCMB’nin dünkü Para Politikası Kurulu toplantısı öncesinde böyle bir içerikle yayınlanmasının bir başka gerekçesinin de, küresel piyasa aktörlerinin Türkiye’den elde ettikleri yüksek reel faiz getirisini korumak adına, PPK’yı ‘repütasyon dezenformasyonu’ ile etkileme gayreti olduğu da net olarak anlaşılmalı. Böyle manipülatif yazılara hala prim verenlere ise Allah akıl, fikir versin.



