“Uzaylılar” Dünya’ya mı yaklaşıyor: 29 Ekim’de aslında ne olacak?


Güneş Sistemi’nden hızla geçmekte olan yıldızlararası nesne 3I/ATLAS, gökbilimcileri büyülemeye devam ediyor. İlk olarak Temmuz 2025’te keşfedilen ve bir şehir büyüklüğünde olduğu tahmin edilen bu nesne, hem bilimsel hem de spekülatif çevrelerde büyük yankı uyandırdı.
Çoğu bilim insanı onu doğal bir kuyruklu yıldız olarak değerlendirirken, Harvard Üniversitesi’nden astrofizikçi Dr. Avi Loeb, 3I/ATLAS’ın “yabancı bir teknoloji” ürünü olabileceğini öne sürüyor.
Loeb’in kısa süre önce verdiği bir röportajda esprili bir dille 29 Ekim tarihine işaret etmesi sosyal medyada ve basında spekülasyonlara neden oldu.
ANTİ-KUYRUK TARTIŞMASI
Hawaii’deki Keck II Teleskobu ile yapılan son gözlemler, 3I/ATLAS’ın Güneş yönünde uzanan bir “anti-kuyruk” sergilediğini ortaya koydu.
Harvard’lı gökbilimci Avi Loeb, geçtiğimiz hafta yayınladığı blog yazısında, bu fenomenin “alışılmışın dışında bir yönelim gösterdiğini” savunuyor.
Henüz hakem değerlendirmesinden geçmemiş bir çalışmada, araştırmacılar Keck verilerini kullanarak, nesnenin siyanür ve nikel gazı salımı yaptığını doğruladı. Bu gazların hem Güneş’e doğru hem de aksi yönde püskürtülmesi, “anti-kuyruk” olgusunun açık bir kanıtı olarak değerlendirildi.
Loeb’e göre en şaşırtıcı olan, 3I/ATLAS’ın beyaz ışık görüntülerinde klasik bir kuyruklu yıldız kuyruğunun izine rastlanmamasıydı. Normalde Güneş’ten gelen ışık basıncıyla toz parçacıkları geriye doğru itilip parlak bir kuyruk oluşturur. Ancak bu nesnede durum farklı görünüyor.
Diğer bilim insanları ise bu tuhaf görünümün doğal süreçlerle açıklanabileceğini belirtiyor. Dünya’nın uzaydaki konumu nedeniyle, bir kuyruklu yıldızın geniş kuyruğunun optik bir illüzyon yaratabileceği, ya da Güneş rüzgârının itiş gücüne direnebilen büyük toz tanelerinin Güneş yönünde bir uzantı oluşturabileceği düşünülüyor.
Kaliforniya Üniversitesi’nden gezegen bilimci Michael Busch, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Dönen bir kuyruklu yıldız çekirdeğinden çıkan büyük parçacıklar, yörünge boyunca hem önünde hem de arkasında birikerek bu görünümü oluşturabilir” diyor.
LOEB’İN “ANOMALİLER” LİSTESİ
Ancak Loeb’e göre 3I/ATLAS, sıradan bir kuyruklu yıldızdan çok daha fazlası. Harvard’lı bilim insanı, nesnenin hem yörüngesi hem de fiziksel özellikleriyle “doğal kökenli olma ihtimalinin daha düşük” olduğunu iddia ediyor.
Loeb’in iddialarına göre, 3I/ATLAS doğrusal bir yörüngede ilerliyor ve Mars ile Jüpiter’e olağandışı biçimde yakın geçişler yapıyor. Hubble ve James Webb teleskoplarının verileri, çekirdeğinin yaklaşık 46 kilometre çapında olabileceğini gösteriyor. Nesnenin kütlesi 33 milyar tonun üzerinde, yani tipik bir kuyruklu yıldızdan çok daha büyük. 3I/ATLAS saatte 200 bin kilometre (yaklaşık 60 km/s) hızla ilerliyor. Loeb bunun bu büyüklükte bir cisim için “fiziksel açıdan neredeyse imkânsız” bir hız olduğunu söylüyor.
Loeb ayrıca nesnenin yalnızca Güneş ışığını yansıtmadığını, kendi ışığını üretiyor olabileceğini iddia ediyor.
“29 EKİM’DEN ÖNCE TATİLE ÇIKIN”
Loeb’in açıklamaları sosyal medyada adeta fırtına estirdi. “29 Ekim’den önce tatile çıkın” şeklindeki esprili ama gizemli uyarısı, NASA’nın 3I/ATLAS hakkında bilgi sakladığına dair komplo teorilerini körükledi. İnternette devletin uzaylılarla ilgili bulguları örtbas ettiği spekülasyonları dolaşmaya başladı.
NASA ise resmi açıklamasında, 3I/ATLAS’ın Dünya için hiçbir tehdit oluşturmadığını ve yörüngesinin güvenli mesafeden geçeceğini teyit etti. Ancak Loeb, ajansın “verileri yavaş ve seçici şekilde paylaştığını” ileri sürüyor.
3I/ATLAS’ın ekim başında Mars’a en yakın konumuna ulaştığı biliniyor. 29 Ekim’de ise cisim Güneş’in arkasına geçecek ve kasım ayının ilk haftasında yıldıza en yakın geçişini yapacak. Bu dönemde nesne Güneş’e en fazla 0,8 astronomik birim -yani Dünya-Güneş uzaklığının yaklaşık yüzde 80’i- kadar yaklaşacak.
Bu sırada Güneş’in parlaklığı nedeniyle Dünya’dan doğrudan gözlemlenemeyecek, çünkü birkaç hafta boyunca Güneş’in arkasında kalacak. Böylece nesnenin aralık ayına kadar görünmez olacağı belirtiliyor. Loeb’e göre bu süre, eğer nesne gerçekten yapay bir kökene sahipse, “planını uygulamak için mükemmel bir fırsat” olabilir.
BİLİM CAMİASI NE DİYOR?
Ana akım astronomi çevreleri Loeb’in iddialarına temkinli yaklaşıyor. Simülasyonlar, 3I/ATLAS’ın tamamen doğal bir hiperbolik yörünge izlediğini ve herhangi bir yönlendirme belirtisi göstermediğini ortaya koyuyor. Nesnenin davranışları, yıldızlar arası (Güneş Sistemi dışından gelen) cisimlerin toz ve gaz modelleriyle büyük ölçüde örtüşüyor.
3I/ATLAS gelecek ay Jüpiter’e yakın bir geçiş yapacak. Bu sayede NASA’nın Juno ve Avrupa Uzay Ajansı’nın Juice uzay araçları, nesneyi kısaca gözlemleme fırsatı bulabilir.
Loeb, kendi geliştirdiği “Loeb Ölçeği”nde 3I/ATLAS’a 10 üzerinden 4 puan verdi. Bu skor, onun ifadesiyle “artmakta olan anomalik özelliklerin” bir göstergesi.
3I/ATLAS aralık başında Güneş’in parıltısından yeniden çıkacak. Eğer Loeb’in öngördüğü gibi olağanüstü bir davranış sergilerse, bu Güneş Sistemi tarihindeki en büyük keşiflerden biri olabilir. Ancak şimdilik, 3I/ATLAS sadece nikelce zengin, sıra dışı bir gök cismi olarak kalmaya devam ediyor.
LOEB’İN KABARIK SİCİLİ
Aslında Loeb daha önce 3I/Atlas’ın “büyük ihtimalle bir kuyruklu yıldız olduğunu” kabul etmişti. Ancak astrofizikçi, bu tür cisimlerin uzaylılara işaret ettiği yönündeki iddiaları bir tür düşünce egzersizi olarak görüyor. Bu ihtimali göz önünde bulundurarak gelecekteki olası karşılaşmalara daha hazırlıklı olabileceğimizi savunuyor.
Loeb’in alışılmışın dışında yorumları geçmişte de benzer tartışmalara yol açmıştı. 2017’de keşfedilen ilk yıldızlararası nesne ʻOumuamua için de “uzaylı sondası” olabileceğini öne sürmüştü. 2014’te Dünya’ya düşen bir meteoritin de bu tür bir araç olabileceğini iddia etmiş ve bu meteoritin parçalarından örnekler almak için fon toplayarak Pasifik Okyanusu’na dalmıştı. Çıkardığı parçaları laboratuvarında inceleyen Loeb, Dünya dışı yaşamla ilişkili herhangi bir bulguya rastlayamamıştı.
Loeb’in iddialarına şüpheyle yaklaşan ve eleştiren bilim insanları ise onun yaklaşımının “bilim ile spekülasyon arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdığını” belirtiyor.