Hedef enerjide tam bağımsız Türkiye

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı tarafından İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen 11. Enerji Verimliliği Forum ve Fuarı’nda konuştu: Enerjinin ve enerji arz güvenliğinin insanlığın en stratejik meselelerinden biri hâline geldiği bir çağda yaşıyoruz. Dünyanın enerji ihtiyacı da yıldan yıla artıyor. Enerji arzı, talebi ve güvenliği noktasında insanlık olarak bizleri sınamalarla dolu bir gelecek bekliyor. Enerji, insanlık tarihinde uzun yıllar boyunca iş birliğinin değil, yıkıcı bir rekabetin konusu olmuştur. Özellikle 19. ve 20. yüzyıllar, enerji uğruna nice hayatların kaybedildiği, nice ülkelerin sömürüldüğü, asırlar boyunca zihinlerde derin yaralar açan dönemler olarak hafızalara kazınmıştır. Merhum Raif Karadağ’ın “Petrol Fırtınası” adlı kitabı, bu döneme ışık tutan önemli bir başucu eseridir. “Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir” anlayışını benimseyen emperyalist zihniyet, insanlığı etkisini hâlen hissettiğimiz acılara, yıkımlara ve trajedilere sürüklemiştir.
Zengin yeraltı kaynaklarının üzerinde yaşayan milyonlarca insan derin bir yoksullukla boğuşurken, bu kaynaklardan binlerce kilometre ötedeki ülkeler büyümüş, zenginleşmiş, vatandaşlarına müreffeh bir hayat sunmuştur. Bunun yol açtığı refah ve kalkınma makası, aradan geçen onca zamana rağmen hâlâ kapatılamamıştır. Farklı kıtaları gösteren uydu fotoğraflarına baktığınızda, kuzeyle güney arasındaki uçurumu çok net görebiliyoruz. Bir tarafta haritanın hemen her yerinde ışıldayan noktalar varken, diğer tarafta koyu bir karanlık hâkim; parlak nokta bulmak neredeyse imkânsız. Enerjiye yönelik paradigma değişmediği müddetçe, bu tablonun daha adil, daha dengeli bir yapıya kavuşması ne yazık ki hayli zor görünüyor. 2002 yılında 17.4 milyar m3 olan doğal gaz tüketimimiz, 2024 yılında 53.2 milyar m3’e çıktı. 2025 yılı için tahmin 59.5 milyar m3. Sadece bu yılın ilk sekiz ayında enerji ithalatı için 26 milyar dolar ödedik. Bu faturayı düşürebilmek için yoğun çaba içindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük doğalgaz keşfini, toplam 765 milyar m3 ile beş yıl önce Karadeniz’de gerçekleştirdik. Sakarya gaz sahasından çıkarılan doğal gazı üç yıldan daha kısa bir sürede Filyos gaz işleme tesisine taşıyarak milletin hizmetine verdik. Hâlihazırda dört milyon hanenin ihtiyacını buradan karşılıyoruz. 2026 yılında bu rakam 8 milyon haneye, 2028 yılında ise 16 milyon haneye çıkacak. Petrolde ise günlük tüketimimiz yaklaşık 1 milyon varil civarındadır; bunun yaklaşık 160 bin varilini kendi kaynaklarımızdan temin ediyoruz. Her ne kadar Karadeniz gazı ve Gabar’daki petrol keşiflerimizle ciddi bir atılım yapsak da, önümüzde hâlen katetmemiz gereken bir mesafe vardır. Bu mesafeyi bir an evvel kapatmak için filomuzu genişlettik; sismik arama ve sondaj faaliyetlerine hız verdik. Şu anda dört aktif sondaj ve iki sismik arama gemisiyle bu alanda dünyada beşinci sıradayız. Yeni gemilerimizin de envantere girmesiyle dördüncü sıraya yükseleceğiz. Diğer tüm alanlarda olduğu gibi enerjide de “tam bağımsız Türkiye” hedefimize ulaşana kadar hiç durmadan, dinlenmeden koşturacağız.
AKKUYU’DA İLK ELEKTRİĞİ KISA SÜREDE VERECEĞİZ
Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde ilk elektriği inşallah çok kısa bir süre içinde vereceğiz. Akkuyu haricinde başka nükleer santral projelerimiz de var. Bunlarla ilgili görüşmelerimiz devam ediyor. Hem Çin seyahatimizde hem de son Amerika seyahatimizde bu konuyu muhataplarımızla ele aldık. Amerika ile imzaladığımız Stratejik Sivil Nükleer İş Birliği Mutabakat Zaptı, barışçıl nükleer enerjide iş birliğini esas alan bir anlaşmadır. Bu anlaşmayla ileri reaktör teknolojileri ve küçük modüler reaktörler gibi yeni nesil teknolojilerin geliştirilmesi öngörülmektedir. Nükleer enerjiyi yalnızca elektrik üretimi için değil; aynı zamanda tıp araştırmaları ve endüstriyel ısı gibi farklı alanlarda da kullanacağız. Yani hükümet olarak hiçbir alanı ihmal etmeden, uzun vadeli bir anlayışla, gelecek yirmi–otuz yılda enerji arz güvenliğimizi tahkim etmeye çalışıyoruz. Bunlar, normal şartlarda alkışlanması gereken hamlelerdir. Türkiye’nin iyiliğini düşünen hiç kimse bu adımlardan rahatsız olmaz.
ENERJİ VERİMLİLİĞİNİ EN HIZLI ARTIRAN ÜLKE OLDUK
Biz, dereden abdest alırken dahi suyu israf etmeme emrinin muhataplarıyız. Enerji verimliliği ve israfın önlenmesi, bizim için stratejik olduğu kadar medeniyet değerlerimizle de doğrudan irtibatlı bir konudur. Enerji verimliliği, en temiz ve en ucuz enerji kaynağıdır. Bunun yanı sıra enerji verimliliği, 2053 net sıfır emisyon vizyonumuzun yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Enerji verimliliğini, tasarrufun da ötesinde; sanayide rekabet gücümüzü artıran ve iklim kriziyle mücadelede elimizi güçlendiren bir unsur olarak görüyoruz. Bu anlayışla, hükümet olarak 2002’den beri enerji verimliliğini artırmaya dönük kapsamlı projeler yürütüyoruz. Bunlar sayesinde enerji yoğunluğunu yüzde 32 oranında iyileştirdik; ürün ve hizmet başına tüketilen enerji miktarını üçte bir oranında azalttık. Dünya enerji yoğunluğunu yıllık ortalama yüzde 1 oranında iyileştirirken, Türkiye yüzde 4.5 oranında iyileştirme kaydetti. Böylece enerji verimliliğini en hızlı artıran ülkelerden biri olduk. 2024’te sanayideki enerji verimliliği yatırımlarıyla 700 milyon liralık kazanç elde edildi. Yalnızca sanayide kullanılan 4 milyon verimsiz elektrik motorunun değiştirilmesiyle yıllık 15 milyar liralık tasarruf sağlandı. Tarım sektöründe ise damla ve basınçlı sulama sistemleriyle yüzde 30–40 oranında tasarruf elde edildi.
ÖNCELİĞİMİZ ÇEVRE VE İNSAN
Konutlarda da enerji verimliliğini teşvik eden uygulamaları hayata geçirdik. Geçen yıl 65 milyar dolar enerji ithalatı yaptık. Enerji verimliliği çalışmalarıyla yılda 5 milyar dolar kazanç sağlayabiliriz. Bir taraftan rüzgâr, jeotermal ve güneş enerjisi yatırımlarını desteklerken; diğer taraftan tasarrufu önceleyen projelere ağırlık veriyoruz. Çöpten çıkan gazı dahi elektrik enerjisi hâline getirerek konutların ve sanayinin kullanımına sunuyoruz. Önceliğimiz, çevreyi ve insan sağlığını korumaktır.
AVRUPA SIKINTI ÇEKTİ, BİZ ÇOK RAHATTIK
BİR taraftan kendi kaynaklarımızı ortaya çıkarırken, diğer taraftan da artan talebe bağlı olarak enerji arz güvenliğimizi garanti altına almaya çalışıyoruz. Uluslararası piyasalardan doğalgaz almak, bakkaldan gazoz almaya benzemez. İhtiyacınızı belirleyeceksiniz, planlamalarınızı yapacaksınız, güvenilir tedarikçiler bulacak ve müzakereler sonrasında ülkeniz için en uygun koşullarda, olabilecek en iyi fiyatlarla anlaşmaya varacaksınız. Tedarik noktasında tek bir ülkeye, tek bir kaynağa ve tek bir hatta bağlı olmak ciddi riskler barındırmaktadır. Rusya–Ukrayna Savaşı’nın ilk aylarında Avrupalı dostlarımız bunun sıkıntısını bizzat yaşadılar. Biz ise TürkAkım’ın da katkısıyla hamdolsun bu dönemi en rahat atlatan ülkelerden biri olduk.
DOĞALGAZA ERİŞİMİ YÜZDE 85’E ÇIKARDIK
Enerji talebinin yükselmesi sadece nüfus artışına ve ekonomik büyümeye değil, aynı zamanda refah artışına da işaret etmektedir. Refah artışına paralel olarak enerjinin, özellikle elektriğin kullanım alanı da yaygınlaşmaktadır. Konforla eşdeğer görülen elektrikli ürünler artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası hâline gelmiş ve kullanım alanı giderek genişlemiştir. Mesela geçen sene beyaz eşya satışları ülkemizde bir önceki yıla göre yüzde 7 oranında artışla 10 milyonu geçmiştir. Aynı durum elektrikli otomobiller için de geçerlidir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de elektrikli ve hibrit araçların sayısı asimetrik bir şekilde yükseliyor. Örneğin bu yılın Ocak–Eylül döneminde yaklaşık 134 bin elektrikli otomobil satılmıştır. Elektriksiz bir hayat, sadece şehirlerde değil, en ücra köylerde ve kasabalarda bile artık mümkün değildir. Doğal gaz kullanımında da benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Bakınız; 2002 yılında ülkemizde doğalgaz altyapısının bulunduğu şehir sayısı yalnızca beşti. 81 ilimizin tamamına doğal gazı ulaştırdık. 23 yıl önce nüfusumuzun yüzde 33’ü doğalgaza erişebiliyorken, bugün bu oranı yüzde 85 seviyesine çıkardık ve bu sayı giderek artmaktadır.
MUHALEFETİN TEK YAPTIĞI RÜŞVETE KALKAN OLMAK
Enerji politikalarımızdan dolayı ülkemizin ana muhalefet partisinin haksız eleştirilerine maruz kalıyoruz. Ana muhalefetin başındaki zat bir gün çıkıyor, güya “balık bahane” ederek nükleer santral projelerimizi eleştiriyor; ertesi gün çıkıyor, hidroelektrik santrallerini marjinal örgütlerin jargonuyla hedef alıyor. Başka biri çıkıyor, Amerikan firmalarıyla imzalanan doğalgaz tedarik sözleşmelerini diline doluyor. Bir cümle içinde bir sürü yalan ve yanlışı sıralayarak aklınca bizim enerji politikalarımızı itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Eleştirmek, saldırmak, sulandırmak, mesnetsiz iddialarla projelerimizi kötülemek dışında ne bir fikri var, ne de bir enerji vizyonu. Tek yapabildiği, partisinde her gün bir yenisi patlak veren yolsuzluk, rüşvet ve irtikâp skandallarına canlı kalkan olabilmek. Ne diyelim; uzaktan kumandayla ancak bu kadar siyaset yapılır.
Başkan Erdoğan, 11’inci Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı’na katılan Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören ve Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Demirören’le selamlaştı.
EKONOMİK DİNAMİZM İÇİNDEYİZ
Türkiye olarak 2002’den bu yana ciddi bir ekonomik dinamizm içindeyiz. Ekonomimiz 2003–2024 döneminde yıllık ortalama yüzde 5.4 büyüdü. Kişi başına düşen milli gelirimizi aynı dönemde 3 bin 600 dolardan 15 bin 325 dolara çıkardık. 238 milyar dolardan devraldığımız milli gelirde, 2023 yılında ilk kez bir trilyon dolarlık ekonomi ligine girdik. Orta vadeli programla önümüzdeki üç yıl için hedefler belirledik: 2028’te ekonomimizi 1.9 trilyon dolarlık büyüklüğe, kişi başına düşen milli gelirimizi ise 21 bin dolar seviyesine çıkarmayı öngörüyoruz. İhracatımızı 300 milyar dolara; turizm gelirlerimizi 70 milyar doların üzerine taşımayı hedefliyoruz. Nüfusumuzun 2050’de 94 milyonu aşmasını bekliyoruz.