BEŞİKTAŞFENERBAHÇEGALATASARAYGÜNDEMSPORTRABZONSPOR

Başka çare yok

İsrail‘de Filistinli esirlere tecavüz etmek için kitlesel protestolar düzenleyen Yahudilerin hapishane duvarlarından birini yıktıklarına dair sosyal medyada çıkan haberleri okuduğumda “Bu kadar da olmaz, asparagastır…” demedim.
Çünkü İsrail terör devletinde artık “olmaz” diye bir şey yok!
Askerine bakıyorsunuz; Gazze’de öldürecek çocuk bulamayınca morali bozuluyor. Kadın bakanına, Gila Gamliel‘e bakıyorsunuz; soykırımcı olmakla övünen Ben-Gvir’den farkı yok. “Batı Şeria‘yı da Gazze gibi yaşanmaz yapacağız…” diyor.
İsrail’in 7 Ekim’den bugüne Gazze‘de yaptıklarına bakıyorsunuz: 20 bini aşkın çocuk, 300 gazeteci, 60 bini aşkın masum sivil katledildi…
Öyle bir terör devleti ki; öz yurtlarında mülteci konumuna düşürdükleri Filistinlileri, sığındıkları çadırlarda canlı canlı yakmaktan fırsat bulduğunda Lübnan‘a, Suriye’ye, İran’a, Katar‘a saldırıyor. İşin garibi, bütün bunları yapmayı da kendine hak görüyor.
İşte bu devletin elinde nükleer silahlar var!
Soru şudur: İsrail’in zorda kaldığında (mesela Türkiye gibi bir ülkeyle sıcak çatışmaya girdiğinde) nükleer silahlara başvurmayacağını kim garanti edebilir?
Belki Fatih Altaylı gibiler garanti edebilir. Hani “İsrail tüm Ortadoğu’dan daha demokratik bir ülkedir. İsrail, hukukun egemen olduğu, halkının da aydın olduğu bir yerdir…” diye şavullamıştı ya, o bakımdan diyorum.
Şaka bir yana da gerçek şu ki İsrail’in nükleer silah kullanmasına ne dünya kamuoyu tepkisi ne BM kararı ne de Uluslararası Ceza Mahkemesi engel olabilir. Zaten bunların hiçbirini zerre miskali iplemediklerini Gazze örneğinde gördük.
Hayır, İsrail’in nükleer silaha başvurma ihtimali asla faraza değildir.
Bakınız, 1973 Savaşı’nda Mısır ve Suriye‘ye karşı zor duruma düştüklerinde nükleer başlıkları hazırlayıp Washington’a, “Destek gelmezse nükleer seçeneği devreye sokacağız” mesajı vermişlerdi. ABD “Operation Nickel Grass” adıyla dev bir hava köprüsü kurarak İsrail’in yenilgisine engel olmuştu.
Demem o ki, dehşet dengesi şarttır. Yani madem İsrail’in nükleer silahı var, bölge güvenliği için Türkiye’nin, İran’ın ve hatta Mısır’ın da aynı caydırıcılığa sahip olması lazım gelir.
Sakın ola, nüfuz casuslarının ağzına bakıp da “İncirlik’te nükleer silahlar var ya işte, onlar aynı zamanda bizim…” lakırdılarına kanmayın.
Mevzubahis İsrail olduğunda ABD üsleri bizim için değil, bize karşı çalışır.
Bakınız, 1960’ta Sovyetler Birliği bir Amerikan U-2 casus uçağını düşürdü. O uçak Adana İncirlik‘ten havalanmıştı. Bizimkilerin haberi var mıydı? Hayır.
Daha önce de 1958’de Amerikan deniz piyadeleri, Lübnan‘a çıkarma yapmak için İncirlik ve Balıkesir hava üslerini kullanmıştı. Bize haber verildi mi peki? Ne yazık ki hayır.
Hele ki 1991 Körfez Savaşı sırasındaki hâlimiz tam ibretlikti.
İncirlik’ten kalkan Çekiç Güç uçakları Irak’a bomba yağdırırken Demirel, “Çekiç Güç bostan korkuluğu değil; müsaade ettiğiniz yerde neticelerine katlanırsınız…” demişti.
Müsaade eden kimdi peki? Biz miydik? Hayır… Ertesi gün, iş işten geçtikten sonra “izin aldık” diye bilgi notu ulaştırdılar. Binlerce asker Irak’a çoktan indikten sonra.
Uzun lafın kısası: İsrail’in nükleer silahına karşı caydırıcı olmak için nükleer güç olmak bir mecburiyettir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu