YAZARLAR

NEBİ MİŞ / BM, Gazze ve Erdoğan diplomasisi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın heyeti ile birlikte New York‘tayız. Dünya liderleri her yıl Eylül ayında New York’ta bir araya gelir. Bu yıl BM, 80. Genel Kurulu’nu yapacak. 1945’te 51 asıl üye ile kurulan BM, şu an 193 üyeye ulaşmış durumda. Dünyanın en önemli ve en geniş katılımlı örgütü olarak kurulsa da etki gücü yıldan yıla azalıyor. Beş daimi üyenin çıkarlarına hizmet edecek şekilde dizayn edildiğinden, seksen senedir de karar alma mekanizması tartışılıyor. Reforme edilmediği müddetçe güven aşınması devam edecek. Beklenti çıtası daha da düşecek. Barışı inşası ve adil bir düzen BM’nin kuruluş amacıydı. Bugün barış inşası bir yana, BM üç yıldır devam eden soykırımı bile durduracak bir mekanizması yok. Geçtiğimiz yıl BM’de konuşan liderler ateşkes konusunu öne çıkarmışlardı. Bir yıl içinde İsrail ateşkese yanaşmadı. ABD’nin desteği ile “üzerinde insan yaşayan, tanınacak bir toprak parçasının olmaması” için Filistinlileri yok etmeye çalıştı. BM’nin bu yıl teması, “Birlikte Daha İyi: Barış, Kalkınma ve İnsan Hakları için 80 Yıl ve Ötesi” olarak belirlenmiş. Aslında belirlenen bu temalar, herkesin mutabık olacağı süslü ifadelerden ibaret. Adında “birleşmiş” olan bir örgüte, “birlik” olmayı hatırlatmak herhalde bir ironi değildir. Olsa olsa yeniden bir arada olmanın önemsenmesi gerektiğine dair ince bir mesajdır. Resmi tema bu olsa da, bu yıl liderlerin İsrail soykırımına karşı söyleyeceklerinin gündem olmasını beklemeliyiz. Zirveye az bir süre kala Trump yönetimi, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas‘ın BM Kurulu’na gelmesini, vizesini iptal ederek, engelledi. Abbas video konferansla hitabını gerçekleştirecek.
Trump yönetimi, BM’de İsrail karşıtı bir havanın olmasını istemiyor. Zirve sırasında, Avusturalya, Belçika, Kanada ve Fransa‘nın Filistin’i tanımalarını engellemeye çalıştı. Engelleme girişimlerine rağmen, soykırımın devam ettiği bu dönemde bu ülkelerin Filistin devletini tanımaları sembolik bir anlam içeriyor.
Yine 58 yıl aradan sonra, devlet başkanı düzeyinde Suriye’nin BM kürsüsünde temsil edilecek olması bölge ve Türkiye açısından önemli. Ahmed Şara‘nın BM’ye gelmesi hem yeni yönetimin meşruiyetini güçlendirme hem de Suriye’nin istikrarına olumlu katkı bağlamında değerlendirmek gerekir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM kürsüsünde 15. kez konuşacak. Zirveye en çok katılan ve en deneyimli lider. BM reform önerisini ilk kez 2009 yılında dile getirdi. 2014 yılından itibaren her toplantıda “dünya beşten büyüktür” diyerek, “daha adil bir dünyanın mümkün” olabileceğini vurguladı. Yıllar içinde reform konusunda bir farkındalık oluşturdu. Reform başlıkları somutlaştı. Yine zaman içinde bir çok ülke benzer reform önerilerini dile getirmeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM konuşmasının bu yılki ağırlık noktasını Gazze oluşturacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü konuşmasına ve Batılı bazı ülkelerin Filistin’i tanımasına ek olarak Arap ve İslam ülkeleri Katar zirvesinde verdikleri sözleri tutarlarsa, bu yıl BM’nin gayri resmi gündemini İsrail sorunu ve Filistinlilerin geleceği oluşturabilir. Daha önceki yıllarda olduğu gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın programı yoğun. Birçok devlet başkanı ile görüşme yapacak. Farklı toplantılara iştirak edecek.
Salı günü Genel Kurul hitabından sonra, SETA‘nın organize ettiği ABD’li düşünce kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya gelecek. Programın yoğunluğuna bakıldığında, Türkevi bir öneki yılda olduğu gibi, alternatif bir diplomasi merkezi gibi işlev görecek. Belirsizlikler derinleşiyor. Küresel sorunlara çözüm bulmak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Çözümün nerede aranacağı bile kestirilemiyor. BM’nin fonksiyonu ile ilgili ümitsizlikler her geçen yıl artıyor. Bu yazı da dahil olmak üzere, BM üzerine son birkaç haftada yapılan analizlere bakıldığında BM’nin misyonu ile ilgili giderek daha da karamsarlığa giden bir tablo var.
Dönem başkanı “dünyamız gerçekten açı çekiyor” diyerek bu yıl BM Genel Kurul toplantılarını başlattı. Ardından BM’nin sorumluluğunu hatırlattı. Kendi geleceği üzerinde oluşan bu karamsarlığı azaltmak ve yeniden bir pozitif ivme yakalamak için BM’nin önünde iyi bir fırsat var. Filistinlilerin geleceği için daha kararlı bir duruş sergilemek ve Filistin’e sahip çıkmak için adımlar atmak. Bu bir dönüm noktası olabilir. Ama zor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu