YAZARLAR

PINAR YILDIZ YÜKSEL / Bir itibar vitrini üniversite çeyizi

Geçtiğimiz günlerde çocuklarına aldıkları okul eşyalarını ‘okul çeyizi‘ adı altında paylaşmak bir akıma dönüşmüştü. Bunun yerini şimdi ‘üniversite çeyizi‘ akımı aldı. Üniversiteye başlamak artık valiz açmakla ölçülüyor LED ışıklar, kahve makineleri ve estetik kupalar sosyal medyada boy gösteriyor. Eskiden fincan yerine bardaktan kahve içmek özgürlüktü, şimdi her şey paketlenmiş. Hayat dersleri sandıkta değil; kaybolduğunda yolunu bulmakta gizli

Geçtiğimiz haftalarda birçok anne-baba ilkokula çağındaki çocuklarına aldıkları kırtasiye ve diğer ürünleri ‘okul çeyizi‘ adı altında sosyal medyada paylaşarak bir akım başlatmıştı. Daha ilkokul çeyizi akımını konuşmayı bitirmeden, sosyal medyada yeni bir ‘trend sandığı’ açıldı: Üniversite çeyizi. Üniversiteye giden gençler için valizler dolusu eşya hazırlanıyor ve tabii ki her şey özenle story’lere, reels’lere yükleniyor. Valiz kapakları açılıyor, ‘kutu açma’ videoları çekiliyor, arka fonda popüler bir şarkı çalıyor.

Peki, bu sandığın içinden neler çıkıyor? Kettle, kahve makinesi, rengârenk kupalar, LED ışıklarla çevrili bir çalışma masası seti, estetik defterler, sticker koleksiyonları, kişisel kahve termosu, laptop standı, minik tost makinesi… Liste uzadıkça uzuyor. Çeyiz, öğrenci evini değil, sanki showroom’u donatıyor.
Eskiden üniversiteye gitmek demek, biraz yurt odasına sığmak, biraz da eksikleri zamanla tamamlamak demekti. O eksikler bir yandan büyütürdü insanı: Fincanın yerine bardaktan kahve içmek, ikinci el masa bulmak, yurttaki rafı kendin monte etmek… Hepsi birer deneyim, birer özgürlük adımıydı. Şimdi ise özgürlük, LED ışıklarla paketlenmiş halde teslim ediliyor.

HAYATA HAZIRLIK EŞYAYLA OLMAZ
Burada asıl ironik olan şu: Üniversite çeyizi, çoğu zaman öğrenciden çok ebeveynin “itibar vitrini”ne dönüşüyor. Sosyal medyada gösterilen o valizler aslında “çocuğum yalnız değil, yanında şu kadar konfor var” mesajı veriyor. Halbuki üniversiteye gitmenin özü, biraz yalnız kalabilmek değil miydi? Hayatı çözmek, kaybolmak, yolu bulmak, kendi başına ayakta durmak…
Ama sosyal medya, her şeyi olduğu gibi bunu da bir yarışa çevirdi. “Bizim çeyizimizde şu kahve makinesi de var, bu marka kettle da.” Yetmedi, oda dekorasyonu estetik yarışına dönüştü: duvara asılan makrome, pastel renkli nevresimler, bitki desenli masa lambaları. Üniversite odası, kütüphane kokusundan çok Pinterest panosu gibi duruyor.

Tabii ki gençlerin rahat etmesi kötü değil. Elbette bir öğrenci kahve makinesiyle sabahlamaktan mutlu olabilir. Ama sorun şu ki: Üniversite çeyizi, bağımsızlık yolculuğunu tüketim listesine dönüştürüyor. Gençler daha ilk günden şunu öğreniyor: “Hayata başlamadan önce tam teşekküllü bir alışveriş yapılmalı.” Oysa hayatın asıl dersleri kettle’dan değil, kaybolduğunda yolunu bulmaktan çıkıyor.
Bu yüzden soruyu sormak şart: Üniversite çeyizi, gerçekten gençleri hayata mı hazırlıyor, yoksa sosyal medyada bir vitrin mi kuruluyor? Çocuklara özgürlüğün yolu LED ışıklardan değil, kendi kararlarından geçer.
Sonuçta, sandıktan çıkan en değerli eşya ne kahve makinesi ne de LED ışık. Üniversiteye giden gencin asıl ihtiyacı cesaret, kendi ayaklarının üstünde durma iradesi ve hata yapma özgürlüğüdür. Sosyal medya için değil, hayat için hazırlık yapmak gerek.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu