YAZARLAR

NEBİ MİŞ / Durumdan vazife çıkaramayanlar rahatsız

Terör sorununu çözme hedefi doğrultusunda tarihi bir eşikteyiz. Terör örgütünün kurucusu silah bırakma çağrısı yaptı. PKK terör örgütü, bu çağrıya uyacağını açıkladı. Yakın bir zamanda kongresini toplayacağı bekleniyor.
Yani bugün için sürecin planlandığı gibi gittiği anlaşılıyor. Şu ana kadar sadece PKK’nın silah bırakma kongresini zamana yaymadan toplaması için birkaç kez uyarı yapıldı.
PKK gibi farklı devletlerin, istihbarat teşkilatlarının ve bölgesel aktörlerin kontrolüne geçmiş ve vekaleten faaliyet yürüten terör örgütlerinde, farklı grupların varlığı kaçınılmaz bir gerçektir. Bu nedenle, örgüt içindeki çeşitli yapılanmaların, örgütün feshi ve silah bırakma süreci gibi konularda ana gövdeye karşı direnç göstermesi de beklenen bir durumdur.
Vekaleten terör faaliyeti yürüten bu tür örgütlerde, silah bırakma süreci yalnızca iç dinamiklere bağlı kalmaz; aynı zamanda dış aktörlerin çıkar dengelerine de bağlı hâle gelir. Dolayısıyla da, terörün sonlandırılmasına yönelik yürüyen süreçlerde terör örgütü kendi içinde de farklı grupları ikna etmesi gerekir.
Türkiye, bu hususları da dikkate alarak şu ana kadar süreci dikkatli yürüttü. Bir önceki çözüm sürecinde sivil toplum, kanaat önderleri, akil insanlar adı verilen heyet, gazeteciler, akademisyenler süreci, medyada ve kamuoyu önünde sürekli tartışmıştı.
Bu yaklaşım belki iyiniyetli olarak düşünülmüş ve toplumsal meşruiyeti öncelemek için geliştirilmişti. Ancak kendisine verilmemiş rollere bürünen, durumdan vazife çıkaran, kendisine buradan itibar devşirmeye çalışan, “benim düşüncem daha önemlidir” havalarına giren, “aslında aklı ben veriyorum” diyen çevreler, sürecin ortak aklı yerine çatışmacı söylemlere malzeme ürettiler. Hedefte bulanıklığına yol açtılar.
Böylece, süreci istismar etmek isteyen gruplara büyük fırsatlar doğdu. Bazı muhalefet partileri, bazı medya kuruluşları, bazı sivil toplum görünümlü organize çıkar grupları ve FETÖ gibi devletin içine yerleşmiş yapılar kendi çıkarlarını ya da siyasi pozisyonlarını güçlendirmek için süreci araçsallaştırdılar.
En nihayetinde, manipülasyon ve provokasyonlarla infial oluşturan açıklamalar, şiddete kadar giden sokak olaylarını berberinde getirdi. Şiddet olayları çözüm sürecine olan güveni sarsarak, yürüyen dinamikleri sabote etti. Çözüm süreci başarısız oldu.
Geçmiş çözüm sürecinin tecrübesinden faydalanıldığı için terörsüz Türkiye hedefine giden yolda, durumdan vazife çıkarmak isteyenlere fırsat verilmedi. Kendi çözümünü, yöntemini, yol haritasını sunacak ve tartışacak olanlara ve buradan itibar devşireceklere itibar edilmedi.
Böyle olduğu için, medyada yazıp konuşan bazı aktörler (eski siyasetçi, medyacı, akademisyen vs.) bir türlü sürecin buraya kadar sorunsuz ilerlemesini kabul edemiyorlar. Görüş beyan etme güçlerinin ellerinden alındığı için kendi mahallelerinde değerlerinin düşeceğinden korkuyorlar. Görünmezlik ve etkisizlik duygusu bu çevreleri epeyce öfkelendiriyor.
İktidara sert muhalif bazı kimseler, PKK terör örgütünün “buna razı olmaması gerekirdi” gibi cümleleri kurmaya başladılar. El altından PKK terör örgütüne süreci zorlaması için yol yordam gösteriyorlar. Hala içlerinde, “ya süreç başarıya ulaşır ve buradan da Erdoğan güçlenerek çıkarsa” korkusu var. Bu korku maalesef, çok uzun süre önce iktidar karşıtlığından devlet karşıtlığına savrulmayı bile normalleştirici bir sonuç üretti.
Sonuç olarak, terörsüz Türkiye hedefine ulaşmada bugüne kadar yürütülen yol doğrudur. “Süreç toplumsallaşmadı” diyerek durumdan vazife çıkarmak isteyenlere bundan sonra da prim verilmemelidir. Süreç başarıya ulaşırsa, toplumsal meşruiyet oluşur ve destek doğal olarak yükselir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu