FUNDA KARAYEL / Gençler evlilikten kaçmıyor şartları var

İki arada bir derede benim kuşağım, iki ses arasında büyüdük: Bir yanda “Aile kur kızım, evin, düzenin olsun” diyen; diğer yanda “Kariyer yap kızım, ayaklarının üzerinde dur” diyen ses… İşte yeni nesil bu iki sesin ortasında yol almaya çalışıyor
Araştırmalar gençlerin evlilikten kaçmadığını; sadece doğru zaman, doğru koşul ve güvence olmadan adım atmak istemediğini ortaya koyuyor
Z Kuşağı‘nın evlilikten kaçtığını söylemek, aslında gerçeği çarpıtmak olur. Yeni kuşak aşkı, bağlılığı ve uzun süreli ilişkiyi hâlâ önemsiyor; ancak evlilik kararını yalnızca duygusal bir hisle vermek istemiyor. Onlar için evlilik, planlı, bilinçli ve temellere oturtulmuş bir adım olmalı. Z Kuşağı evlilikten kaçmıyor; aksine evliliğin anlamını yeniden tanımlıyor ve onu yaşamın sorumluluklarıyla uyumlu bir biçimde inşa etmek istiyor.
Bu bilinçli yaklaşım, aşkı daha güçlü, ilişkileri daha sağlam kılıyor. Kariyer başladığında hayat mücadelesi öyle yoğunlaşıyor ki, ilişkiye zaman ayırmak bazen mümkün olmuyor. İşe başlamadan evlenenler, sanki biraz daha şanslı oluyor. Evi birlikte çekip çeviriyorlar, düzeni baştan kuruyorlar. Hem kariyer hem aileyi aynı anda yürütmeyi başaranlar ise bonus kazanıyor, onlar gerçekten en şanslılar.
Ama itiraf etmek gerekirse bu çağda ilişki yürütmek kolay değil. Seçenek çok. Sosyal medya, uygulamalar, hızla akan gündelik hayat ilişkileri sürekli test ediyor. İlerleyen ilişkilerde bile evlilik kelimesi duyulduğunda ürken, korkan çok kişi var. Çünkü herkesin sırtında farklı yükler var: Aile baskısı, geçmiş travmalar, yanlış seçim yaparım korkusu… Sonunda ortaya çıkan tablo, çeşit çeşit hayat senaryosu: Kimi ailesinin baskısıyla evlenip mutlu oluyor, kimi baskıyla evlenip mutsuz oluyor, kimi kariyere kapılıp ilişkiyi arka plana atıyor, kimi de evlilikten kaçıp uzun süre belirsizlik içinde kalıyor.
TEK BİR DOĞRU YOL YOK!
Gerçek şu ki; evlilik artık tek doğru, tek yol değil. Çağın gerçeği, insanların kendilerine göre şekillenen farklı yollar seçmesi. Birisi erken evlenip düzen kurabilir, diğeri kariyerine odaklanıp aileyi daha sonra düşünebilir. Önemli olan, baskıyla değil, gerçekten isteyerek seçilmiş bir yolda yürümek. Yeni kuşağın asıl mücadelesi de burada yatıyor: Kendi seçiminin arkasında durabilmek. Gen Z, evliliği hâlâ değerli bulsa da, hayatın merkezini bir aşk göstergesi olarak görmek yerine, bir seçenek olarak değerlendiriyor.
Charles Russell Speechlys’in anketine göre Z Kuşağı bireylerinin yüzde 75’i evlenmeyi, yüzde 69’u ise çocuk sahibi olmayı arzuluyor. Eş zamanlı olarak, yüzde 35’i evliliği eski bir kurum olarak görüyor; yüzde 20-40 aralığında bir grup ise evliliği gereksiz buluyor. Bu demografik veri, evliliğe karşı net bir reddiyet değil; aksine, bu kurumun anlamını ve zamanlamasını yeniden tanımlayan duruşu yansıtıyor.
FİNANSAL BELİRSİZLİK ETKEN
WifiTalents verilerine göre, Z Kuşağı’nın yüzde 70’i evlenmeden önce finansal istikrarı önemli buluyor, yüzde 20’si ise kariyer ilerlemesini evlilikten daha öncelikli görüyor.
Gitnux araştırmalarına göre yine yüzde 48’i ekonomik kaygılar nedeniyle evliliği ertelediğini, yüzde 62’si ise kariyer ve kişisel hedeflere evlilikten önce odaklandığını söylüyor.
ZipDo’ya göre, Z Kuşağı’nın yüzde 41’i finansal istikrarsızlıktan endişe duyuyor ve yüzde 42’si evliliğin zamanla daha az önemli hale geldiğini ifade ediyor.
BOŞANMA KORKUSU VAR
Tartışma platformu Reddit’te bir genç, “Ebeveynlerimin boşanmasını görmek, evlilik kurumuna olan güvenimizi zedeledi” diyerek bireysel kaygıları özetliyor. Ayrıca, evliliğin ‘geri döndürülemez bir adım’ olmaktan çıkıp, eskisi gibi bağlayıcı bulunmaması da yaygın bir bakış.
Business Insider’a göre, Z Kuşağı geleneksel yetişkinlik basamaklarına (evlilik, çocuk, ev alma) daha geç ilerliyor. Kültürel etkenler, dijital ortamda büyüme ve ekonomik zorluklar bu süreci uzatıyor.
Popsugar’daki araştırmaya göre ise, ABD’de Z Kuşağı’nın yüzde 20’si ekonomik nedenlerle evliliği geciktiriyor. Z Kuşağı evliliği modern yaşamın bir adımı olarak görmesine rağmen, onu aceleye getirmeyen, zamanlamayı sorgulayan, özgürlükçü bir yaklaşımı benimsiyor. Z Kuşağı evlilikten kaçmıyor, hâlâ uzun süreli birliktelik ve sevgi dolu ilişkiler istiyor: Yüzde 75 evlenmek istiyor, ama bunu mali özgürlük, kariyer, duygusal olgunluk gibi temellere oturtmak istiyor.
‘İLİŞKİLER GÜVENLİ DEĞİLDİR’ İNANCI YERLEŞTİ
Bireyselleşme, kişinin kendi sınırlarını, özgürlüğünü ve özerkliğini koruma ihtiyacını ön plana çıkarıyor. Özellikle kaçıngan bağlanma eğilimindeki bireylerde, evlilik bu sınırların tehdit edildiği bir alan gibi algılanabiliyor. Bu nedenle bir kısmı evliliği tamamen reddedebiliyor. Ancak çoğunlukta bu, evliliği reddetmekten çok, ‘Beni boğmayacak, bireyselliğime alan tanıyacak bir evlilik’ arayışına dönüşüyor
Z kuşağının evliliğe mesafeli yaklaşmasında psikolojik temeller oldukça belirgin. Bağlanma kuramı perspektifinden baktığımızda, bu kuşakta güvenli bağlanmadan çok kaçıngan ve kaygılı bağlanma örüntülerinin arttığını gözlemliyoruz. Çocuklukta ebeveynlerin duygusal erişilebilir olmaması, yoğun iş temposu, aile içi iletişimin zayıflığı ya da boşanma deneyimleri, bireylerin zihninde ‘yakın ilişkiler kırılgandır, güvenmek risklidir’ algısını besliyor. Bu da yetişkinlikte evlilik gibi kalıcı bir bağa girme konusunda çekingenlik yaratıyor.
Z kuşağı bireylerinde öne çıkan bir başka psikolojik dinamik de özgürlük ve bireysellik ihtiyacı. Kaçıngan bağlanma eğilimindeki kişiler, yakınlığın aynı zamanda bağımlılık doğuracağına inanırlar. Dolayısıyla evlilik onlar için, duygusal bir güvenlikten çok, kendi alanlarını daraltan bir yapı gibi hissedilebiliyor. Kaygılı bağlanmaya sahip olanlar ise yoğun reddedilme korkusu yaşadıkları için, uzun vadeli bir evlilik ilişkisine girmenin bu korkuları daha da tetikleyeceğini düşünebiliyorlar.
RUHSAL ZORLUKLARIN ARTIŞI ÖNEMLİ
Psikolojik araştırmalar, son yıllarda depresyon ve anksiyete oranlarının genç kuşaklarda ciddi biçimde yükseldiğini gösteriyor. Bu ruhsal zorluklar, bireylerin ilişkilere ve evliliğe bakışında da belirleyici oluyor. Çünkü zihinsel olarak ‘yüksek işlevsellik’ gerektiren bir bağ kurma süreci, kaygı ve güvensizlikle mücadele eden biri için tehdit edici hale gelebiliyor. Bahsettiğimiz kuşağın evliliğe mesafesi yalnızca toplumsal koşulların değil, psikolojik örüntülerin de yansıması.
Güvenli bağlanmanın azalması, kaçıngan ve kaygılı bağlanma biçimlerinin yaygınlaşması, çocuklukta içselleştirilen ‘ilişkiler güvenilir değildir’ inancı, özgürlük ihtiyacının yoğunluğu ve ruhsal zorlukların artışı bu kuşakta evliliğe dair temkinli, hatta mesafeli bir tutumun oluşmasına neden oluyor.