YAZARLAR

ESRA EZMECİ / Karanlık tabloya rağmen umut var

Gazetelerin üçüncü sayfalarında giderek sıklaşan haberler yüreğimizi sızlatıyor: Anneye el kaldıran, babaya bıçak çeken çocuklar… Aile içi şiddet sadece bireysel bir sorun değil, toplumun vicdanına vurulmuş bir darbe. Çözüm zor değil. Sofralarda bir arada olmaya özen göstermek, ekrana ayrılan süreyi azaltmak, dizilerde merhameti öne çıkaran kahramanları çoğaltmak ilk adımlar olabilir

Son zamanlarda gazetelerin üçüncü sayfalarında, televizyon haberlerinde içimizi acıtan başlıklar sıklaştı: Annesine şiddet uygulayan, babasına bıçak çeken, kardeşini döven çocuklar… Bir zamanlar ‘aile ocağı’ dediğimiz yerde bugün ateşin harlanması yerine yangın çıkıyor. Hepimizin içini sızlatan şu soruyu sormak zorundayız: Ne oldu da çocukların ebeveynlerine yönelik şiddet bu kadar arttı? Bir toplumun en güvenli limanı aile değil midir? Anne şefkatin, baba güvenin sembolü değil midir? Çocuğun anneye, babaya el kaldırması sadece bir bireysel suç değil, aynı zamanda toplumun vicdanına atılmış bir tokat gibidir. Peki bu noktaya nasıl geldik?

AİLE İÇİ İLETİŞİMİN ÇÖKÜŞÜ
Çocuğun ruhunun ilk mayası evde yoğrulur. Eskiden sofralar toplu kurulur, sohbetler yapılır, sırlar paylaşılırdı. Bugün ise aynı evde yaşayan bireyler ayrı odalarda, ayrı ekranlara bakarak suskun sofralar kuruyor. Çocuk derdini, öfkesini, hayalini kiminle paylaşsın? İletişim olmayınca, duygu da köreliyor. Anne-baba, “Benim çocuğum çok akıllı, telefonu elinden düşürmüyor” diye övünürken farkına varmıyor: Çocuğun konuşmayı, anlaşmayı, empatiyi öğrenmesi gerekirken, eline verdiğimiz ekran onun tek arkadaşı oluyor. Duygusunu, öfkesini, kırgınlığını paylaşmayı öğrenemeyen çocuk, bir gün öfkesini yumruğa, bıçağa dönüştürüyor.

DİJİTAL ÇAĞIN ÇOCUĞU
Bir başka mesele şefkat kaslarımızın zayıflaması! Dijital oyunlarda onlarca ‘can’ var. Çocuk öldürüyor, bir daha öldürüyor, sonra yeniden başlıyor. Gerçek hayatta ise bir tokadın, bir bıçağın geri dönüşü yok. Ama bu farkı hissedemeyen bir kuşak yetişiyor. Ekranda gördüğü şiddet, dizilerdeki kaba kuvvet, sosyal medyadaki meydan okumalar çocuğun zihninde normalleşiyor. Çocuk, anneye bağırmayı da, babaya rest çekmeyi de ‘oyunun bir sahnesi’ gibi algılamaya başlıyor. Eskiden ‘baba sözü’ ya da ‘anne duası’ kutsal kabul edilirdi. Bugünse otorite figürleri hızla değer kaybediyor. Eğitim sistemindeki sıkıntılar, toplumda büyüklere saygının azalması, “Ben bilirim” diyen ekran figürleri derken, çocuk kafasında yeni bir denklem kuruyor: “Benim kararım en doğrusudur.” Elbette çocuğun birey olmasını desteklemeliyiz. Ama birey olmak, karşısındakine saygısızlık demek değildir. Çocuk “Benim hakkım var” derken, “Karşımdakinin de hakkı var” demeyi öğrenemiyorsa, işte o zaman ebeveyne yönelik şiddetin kapısı aralanıyor.

STRESİN YANKISI
Bir başka gerçek de şu: Evde tencere kaynamıyorsa, huzur da kaynamaz. İşsizlik, borç, geçim derdi ebeveynin sinirlerini gererken, çocuk bu gerginliği emiyor. Çocuğun odasında patlayan öfke bazen sadece ergenlik değil, aslında evin içindeki stresin yankısı oluyor.

KRİZİN SÖZLÜĞÜ

YALNIZLIK
Şehirleşmenin, apartman hayatının, yalnızlıkta payı büyük. Çocuk eskiden sokakta oyunla enerjisini atardı. Bugün dört duvar arasında sıkışıyor. Sıkışan enerji, bastırılan öfke, yön bulamayınca en yakındaki hedefe, yani anne-babaya yöneliyor.

MERHAMET
Çocuğun içinde doğuştan var olan ama aile ve çevreyle büyüyen bir duygu merhamet… Çocuğun gözünün içine sevgiyle bakılmamışsa, dizine oturup masal dinlememişse, yarası sarılmamışsa merhamet tomurcuğu filizlenmez.

ÖFKE
Çocuk, duygularını tanımayı ve kontrol etmeyi öğrenemezse, öfke geldiğinde durmayı da bilemez. “Biraz bekle, derin nefes al, kendini anlat” demeyi öğrenemeyen çocuk için en kolay yol bağırmak, vurmak, kırmaktır.

5 MADDEDE ÇÖZÜM

1 EVDE GERÇEK İLETİŞİM
Çocuğun gözünün içine bakarak konuşmak, onu dinlemek, fikrine değer vermek… Bu sadece terapi dili değil, insani bir ihtiyaçtır.

2 EKRAN SÜRESİNİ SINIRLAMAK
Telefonu, tableti ‘dijital emzik’ olarak vermek yerine, çocuğa birlikte oyun, sohbet, etkinlik alanı açmak.

3 OKULLARDA DUYGUSAL EĞİTİM
Sadece matematik değil, öfke kontrolü, empati, merhamet de öğretilmeli.

4 PSİKOLOJİK DESTEK ULAŞILABİLİR OLMALI
Aile danışmanlığı, rehberlik, terapi lüks değil, ihtiyaçtır.

5 TOPLUMSAL VİCDANI ONARMAK
Medyada şiddeti özendiren, dizilerde ‘gücü yumrukla gösteren’ kahramanları değil, merhameti ve diyalogu öne çıkaran örnekleri çoğaltmak.

MERHAMETİ YENİDEN ÖĞRENMEMİZ ŞART
Çocukların anne-babaya şiddeti sadece bugünün değil, geleceğin de yarasıdır. Çünkü yarın bu çocukların kuracağı ailelerde de aynı kısır döngü devam eder. O yüzden mesele sadece ‘bizim evin’ değil, bütün toplumun meselesidir.
Merhameti yeniden öğrenmemiz gerekiyor. Çocuğun gözünün içine sevgiyle bakmayı, hatasını sabırla dinlemeyi, öfkesini konuşarak çözmeyi… Çocuğa “Sen değerlisin” derken aynı anda “Karşındaki de değerli” demeyi öğretmeliyiz.
Çünkü bir toplumun vicdanı, çocuklarının merhametiyle ölçülür. Ve vicdanı körelmiş bir toplumun yarınları aydınlık olamaz.
Karanlık tablolara rağmen umut var.
Çünkü çocuk, gördüğünü tekrarlar. Ona merhameti gösterirsek merhameti büyütür, sevgiyi sunarsak sevgiyi paylaşır. Çocuk, bir fidan gibidir; kurumuş toprağa dikilirse sararır, bereketli toprakla buluşursa yeşerir. Bizim elimizde olan, o toprağı verimli kılmaktır.
Aileler kadar devletin, okullar kadar medyanın da sorumluluğu var. Çocuğa alan açan, onun potansiyelini destekleyen bir yaklaşım hepimizi iyileştirir. Bugün atılan küçük bir adım, yarın büyük bir toplumsal dönüşüme yol açar.
Hepimiz biliyoruz ki şiddetin panzehiri şefkattir. Bir annenin şefkatli sözü, bir babanın sakin bakışı, bir öğretmenin sabırlı dokunuşu belki de bir hayat kurtarır. Yeter ki hepimiz taşın altına elimizi koyalım. Çocuklarımızın el kaldıran değil, el uzatan bir kuşak olması hâlâ mümkün…
Ve unutmayalım: Çocuğun kalbine ektiğimiz her sevgi tohumu, yarının toplumunda açacak bir çiçek demektir. Bugün küçük görünen bir dokunuş, gelecekte büyük bir değişime dönüşebilir. Belki de yarının daha adil, daha merhametli, daha güçlü toplumunu inşa edecek olan, tam da bu küçük şefkat anlarıdır.

UNUTMAYIN
Buradan sizlere de bir çağrı yapmak istiyorum: Gelin, kendi evimizden başlayarak bu zinciri kıralım. Çocuğumuzla bir kez daha göz göze gelelim, sofrada bir dakika fazladan sohbet edelim, öfke yerine sabrı seçelim. Her birimizin göstereceği küçük bir merhamet, toplumun bütününde büyük bir değişimin fitilini ateşleyebilir. Çünkü yarının dünyasını bugünkü davranışlarımızla şekillendiriyoruz. Şunu unutmayalım: Her çocuk, gördüğü sevgiyi geleceğe taşır; bizden aldığı şefkati yarının toplumuna miras bırakır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu