YAZARLAR

BERCAN TUTAR / Yakıcı bir döneme giriyoruz

ABD, ‘büyük güç’ rekabetini bir süreliğine askıya alıyor. Amerikan medyasına sızan haberlere göre Çin yerine iç güvenliği önceleyen yeni bir strateji devreye sokulacak. Politico’da yer alan haber eğer doğruysa bu karar ABD Başkanı Donald Trump’ın 2016- 2020 arasındaki birinci dönemine göre büyük bir sapmaya işaret ediyor.
Bir bakıma Rusya ile Çin’i geriletemeyen ABD, rotayı yine klasik nüfuz sahalarına kıracak. Ortadoğu, Latin Amerika ve Asya-Pasifik’teki müttefiklerinin ensesinde boza pişirmeye devam edecek.
Zaten Trump’ın ikinci kez yemin eder etmez müttefiklerine karşı izlediği nobran politika da bunun bir göstergesiydi.
Savunma Bakanı Pete Hegseth’in masasına konulan yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi taslağındaki değişim ABD’nin müttefikler dünyasındaki sarsıntıları daha da artıracak. Eski ittifaklar ve anlaşmalar çöpe atılacak.
İçeride ve dışarıda özgürlük, demokrasi, insan hakları ve serbest piyasa gibi putlar birer birer devrilecek.
Fanatik bir siyonist olan aktivist Charlie Kirk’e yönelik suikastın 11 Eylül saldırısının 24’üncü yıldönümündeki bu hassas döneme denk gelmesi dikkat çekici. Trump’ın fanatik destekçisi Kirk’e yönelik saldırı da yeni stratejinin gerekçelerinden biri olarak kullanılacak.

***

Bir bakıma ‘teröre karşı savaş’ ABD topraklarına taşınıyor. Bundan sonra ABD artık kendi yurttaşlarını ‘düşman savaşçı’ ilan eden bir konsepti devreye sokuyor.
Pentagon, yabancı ülkeler yerine askerlerini ABD’nin belli başlı kentlerine sevk ediyor. Eski başkanların güvenlik protokolleri rafa kaldırılıyor.
FBI, CIA ve John Borton gibi ulusal güvenlik danışmanlarıyla derin devletin neferleri sakıncalı piyade muamelesi görüyor. Kutuplaşma giderek derinleşiyor.
İdeolojik çatışmalar ile sosyo-ekonomik ve kültürel savaş daha da kızışacak.
Yeni mücadele alanı ve savaş cephesi, deniz aşırı bölgelerden çok bizzat ABD’nin kendi toprakları oluyor.
Bize ve bölgemize gelince… ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde Ortadoğu, CENTCOM ve Siyonist İsrail’in poligonuna dönüşürken Avrupa, Asya ve Afrika ise kaderine terk ediliyor. Doha’ya İsrail’in düzenlediği saldırı da bu yeni konseptin bir pratiği.
Hiçbir Amerikan müttefiki artık dokunulmaz değil. İsrail’i tanımak ve ABD’nin vesayetine girmek de geleceğinizi teminat altına almaya yetmiyor.

***

Avrupalı müttefiklerde ve Körfez‘de, ABD’nin yeni ulusal güvenlik doktrininin yol açtığı felç edici şokların dozu önümüzdeki süreçte daha da artacak. Bu nedenle hepsi arayış içinde.
Kaderine terk edilen Avrupa ile soykırımcı İsrail’in insafına terk edilen Ortadoğu’daki Amerikan müttefikleri can derdinde.
Türkiye’yi umut olarak görüyorlar. Bu nedenle ülkemize düşen sorumluluk daha da büyüyor. Yakıcı bir döneme giriyoruz.
ABD’nin İsrail eliyle bölgemize dayattığı yeni kaotik planları boşa çıkarmak için iç cephe yanında dış cepheyi de olabildiğince sağlamlaştırmak gerekiyor.
Doha saldırısı bölgeyle daha da bütünleşmek ve dış cepheyi daha da güçlendirmek için bir fırsat. Ve Türkiye bu imkânı çok iyi kullanıyor. Devletimiz gereken her tedbiri alıyor. Bunu görüyoruz.
Çünkü küresel iç politikalar dönemine giriyoruz. İç ve dış politika ayrımı giderek anlamsızlaşıyor. Ülkemizdeki, bölgemizdeki ve dünyadaki bütün gelişmelere biraz da bu mercekten bakmakta fayda var.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu