YAZARLAR

KEREM ALKİN / Neoliberallerin hıncı ve yaklaşan tehlike

1970’lerin kasvetli dünyası, Vietnam Savaşı, petrol ve finans krizleri, tıkanan siyasal ve toplumsal sistem, 1960’lardan itibaren iyice hareketlenmiş olan neoliberal siyasi ve ekonomik düşünceyi, kısaca neoliberal anlayışı, 1980’lerin başlarından itibaren siyaset ve akademi dünyasında en gözde, en el üstünde tutulan bir akıma dönüştürmüştü. Bu dönemde, Birleşik Krallık‘ta Margaret Thatcher, ABD’de Ronald Reagan, ekonomi çevrelerinde ise Milton Friedman, James M. Buchanan ve 1987 ile 2006 arası, 5 dönem ABD Merkez Bankası (FED) Başkanlığı görevini yürütmüş olan Alan Greenspan neoliberal anlayışın en fazla öne çıkan isimleri oldular. 1990’lı yıllar, Soğuk Savaş’ın bitmesi ve jeopolitik gerginliklerin son bulması ile, neoliberal anlayışın ‘en ideal model’ olarak adeta vazgeçilmezliğini ilan ettiği; IMF ve OECD gibi çok taraflı teşkilatlarca üye ülkelere, ama, esas gelişmekte olan ülkelere hararetle tavsiye edilen bir akıma dönüştü.
Neoliberal anlayış, güçlenen bir ideoloji olarak ‘küreselleşme 2.0’ı da tüm dünyaya çeşitli uluslararası platformlar üzerinden yeni bir kalkınma ve refah modeli olarak pazarladı. Gelişmekte olan ekonomilere verilen gazla, dünyanın önde gelen 40 ekonomisi ticaretin ve sermayenin serbestçe dolaşımı, liberalleşme ve özelleştirme konularında pohpohlandı, motive edildi ve adım attıkça alkışlandı. Hatta, ABD bile gaza gelerek, 2001’de Çin’in Dünya Ticaret Teşkilatı (WTO) üyeliğine yeşil ışık yaktı. Ta ki, 2008 küresel finans krizi patlak verene kadar. Kurallardan arındırılmış bir finans ve ticaret sistemini, aşırı liberal uluslararası sermaye hareketlerini dolu dizgin pazarlayan neoliberaller adeta duvara tosladılar. Avrupa‘da neoliberalizmin kalesi Almanya ‘batan batsın, kalan sağlar bizimdir’ dedi ve Avrupa’nın güneyini iflasa sürükledi. İşte tam da o noktada, giderek yükselen toplumsal tepkiler, KOBİ’lerin kızgın çırpınışları, ‘yeni sağ’ı güçlendirmeye başladı.
2008 küresel finans krizi, 2020 küresel virüs salgını ve 2022 Ukrayna Savaşı, neoliberallerin ‘kumdan kale’sini darmadağın etti. ‘Küreselleşme 2.0’ fosladı. Neoliberal siyasetin pazarlığı aşırı özgürlükler, aşırı tercihlere yönelik toplumsal tepki tırmanışa geçti. Dünyanın bir zamanlar en müreffeh 7 ekonomisi (G7) bütçe açıkları, sosyal güvenlik açıkları ve aşırı kamu borçlanmasıyla girdaba girdi. Neoliberallerin önerisi ise, ürkütücü şekilde, daha fazla vergi, daha yüksek emeklilik yaşı, devletin sosyal harcamalarının daha da kısılması oldu. Sonuç, Avrupa’daki yeni sağın tarihlerinde görmedikleri oy oranları ve milletvekili sayıları ve iktidara ulaşmaları oldu. Fransa’da ikinci kez sokaklar alev alev. Birleşik Krallık’tan Hollanda’ya, Almanya’dan İsveç’e protestolar tırmanıyor. Neoliberallerin Rusya’yı dize getirecekleri umuduyla tetikledikleri Ukrayna Savaşı kördüğüm oldu. Şimdi, Avrupa ‘Rusya batıya ilerler mi?’yi konuşuyor.
Polonya hava sahası ihlali ile, NATO’nun Avrupa kanadının yeterliliği tartışmaları daha da alevlenmiş durumda. Bu arada, aşırı neoliberallerin Vaşington’da güç ve hakimiyet kaybının hızlanması, ABD’de yükselen ‘Amerikalaşmış’ Yeni Sağın temsilcilerine yönelik siyasi suikastları da tırmandırmakta. AB Komisyonu’na ve başat Avrupa ülkelerine hakim neoliberaller ve ABD’deki neoliberaller 40 yıllık ‘siyasi ve ekonomik iktidar’ın ellerinden hızla kaymakta olması nedeniyle anormal hınçlanmış durumdalar. Bu hınçlanma pek çok tehlikeyi de beraberinde getiriyor; ABD’de iç savaş çıkarma, Avrupa’yı topyekun Rusya ile savaşa sokma, uluslararası finans merkezleri ve aktörleri üzerinden, neoliberal politikalardan uzaklaşmak isteyen yükselen gelişmekte olan ekonomileri finansal operasyonlarla tehdit etme; daha da ileri giderek, yeni bir küresel virüs salgınını organize etmeye ve daha da ürkütücü olarak, gerekirse süper güçleri ‘nükleer bazlı’ yeni bir dünya savaşına zorlama. Bu nedenle, savunma, enerji, teknoloji, ekonomi, ticaret, tedarik, ulaştırma ve lojistik gibi stratejik sektörlerde ‘tam bağımsızlık’ odaklı ‘Türkiye Yüzyılı’ Vizyonu adına tarihi bir liderliğe imza atan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın etrafında daha da güçlü bir şekilde kenetlenelim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu