YAZARLAR

HÜLYA GÜLER / En büyük pandemi ve beslenme okur-yazarlığı

Uzunca bir dönem sadece okumayazma bilmek, insanı öne çıkaran bir yetenekti. Zamanla eğitimde imkanlar gelişti okula gitmek ayrıcalık olmaktan çıktı, herkes okur yazar oldu. Gelişen teknoloji ile seyahatler arttı, keşifler ve icatlar birbirini takip etti, ilişkiler giriftleşti ve hayat giderek karmaşıklaştı. Sonuç; sadece okur-yazar olmak yetmedi, mesela günlük hayatımıza bir de finansal okur-yazarlık girdi. Daha bunu aşmadan yani birikimlerimizi bilinçli yönetmeyi tam öğrenmeden bu kez teknoloji okur-yazarı olmak gerekti. İşleri karmaşıklaştırdıkça doğaya (zararlı) etkimiz arttı, haliyle sürdürülebilirlik okur-yazarlığı devreye girdi. Hala gelecek nesillerin kaynaklarını tüketmeden üretilen mal ve hizmetleri tercih etmemiz gerektiğini öğrenmeye çalışıyoruz. Ama bu da yetmedi ve nihayet beslenme okur-yazarlığı ile tanıştık. Amaç sağlığımızı bozan beslenme alışkanlıklarını hiç edinmemek ve varsa bunlardan kurtulmak. Sebebi belli, obezite dünyanın en yaygın ve en uzun süreli pandemisi. Gıda güvenliğini sağlayamamış, açlık çeken ülkeler için doğru çözümü geliştirememiş insanlığın karşı karşıya olduğu obezitenin, ülkelerin sağlık sistemleri üzerindeki yükü giderek artıyor. Geçen hafta Paris’te gerçekleşen 23. Uluslararası Beslenme Kongresi’nin (IUNS) en kritik başlıklarından biri de obezitenin ve aşırı kilonun ülke ekonomileri üzerindeki etkileriydi. Sabri Ülker Vakfı‘nın davetlisi olarak izlediğim kongrede öne çıkan en önemli veri ise Dünya Sağlık Örgütü‘nden (DSÖ) geldi. Obeziteyi bir salgın olarak niteleyen DSÖ’ye göre konu, ekonomik sonuçlarıyla birlikte dikkate alınmalı; obezite salgının önünü almak için gereken adımlar atılmazsa aşırı kilo ve obezitenin küresel maliyetleri 2030 yılına kadar yılda 3 trilyon dolara çıkacak. Daha da önemlisi 2060 yılında bu maliyetin yıllık 18 trilyon dolara çıkacağı öngörüsü. Dolayısıyla beslenme okur-yazarlığını artırmak, 1946’dan bu yana dört yılda bir alanında uzman isimleri bir araya getiren IUNS’ye bu yıl damgasını vuran mesajlardan biri oldu. Bir nevi önleyici hekimlik diye düşünebileceğimiz beslenme okur-yazarlığı Sabri Ülker Vakfı’nın kongre kapsamında gerçekleştirdiği bilimsel oturumun da ana konusunu oluşturdu. Vakfın Bilim Kurulu Üyesi Dr. Julian Stowell başkanlığında gerçekleşen oturumda yine kurulun üyelerinden Prof. Dr. Nur Baran Aksakal, Prof.Dr. Zehra Büyüktuncer Demirel ve Prof.Dr. Serhat Ünal, Türkiye‘de Halk Sağlığını İyileştirme Girişimleri’nin detaylarını uluslararası uzmanlarla paylaştı. Kongrede Sabri Ülker Vakfı Başkanı Dr. Talat İçöz‘den, beslenme okur-yazarlığı konusunda yürüttükleri çalışmaların detaylarını dinleme fırsatım da oldu. İçöz, henüz 15 yıllık geçmişi olan Sabri Ülker Vakfı’nın tam 14 yıldır aralıksız olarak Milli Eğitim Bakanlığı iş birliği ile gerçekleştirdiği Yemekte Denge Eğitimi projesi ile tam 7 milyon kişiye ulaştıklarını anlattı. Proje halen 25 ilde, 250 okulda devam ediyor. Sabri Ülker Vakfı‘nın bir diğer önemli adımı da beslenme konusunda doğru iletişim kurulması ile ilgili. Bu amaçla aile hekimleri ile çalışan kurum, şimdi eczacıları da proje kapsamına aldı. Bu iki proje gibi beslenme okur-yazarlığını artırmaya yönelik her türlü çabayı önemsiyorum. Çünkü dengeli beslenme, sağlıklı nesiller yetiştirebilmemizin anahtarı. Kendi kendini besleyen bir ülke olarak şanslıyız belki ama konu beslenme olunca dünyadan da çok ayrışamıyoruz. Zira açlığın pençesinde olanlar da insan, obezitenin yol açtığı hastalıklar ve ek maliyetlerle mücadele etmek zorunda kalanlar da. İnsanoğlu bu dilemmayı çözmediği sürece dünyaya ne barış gelir ne de huzur.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu