Popüler hocaları bırak gerçeğe bak!

ÖZBOSTAN: Fenerbahçe transferde arka arkaya bombalar patlatıyor. Ancak daha teknik direktörü yok. İsmail Kartal’la bir görüşme yapıldı. Ayrıca Alman teknik direktör Roger Schmidt favori isimlerden. Yeni teknik direktör yerli mi olmalı yabancı mı? Yerli olursa Kartal doğru seçim mi?
GÜLTİKEN: Her krizi çözmek için daha büyük kriz yaratan bir futbol yönetim şeklimiz var. Bu kulüp ismi fark etmiyor. Çünkü bir sonrası için ne bir plan ne de hazırlık var. Anlık güncel bir icraat, ortaya çıkan kaosu ve tepkileri dindirme adına alınan kararlar olarak ortaya çıkıyor. Ama sonrası için önünüzde bir karar alacak süreciniz yoksa, zamanı uzatıyorsanız bu size daha büyük bir çalkantı olarak dönüyor. F.Bahçe’nin bir seçim süreci var. Bu karar vermek açısından önemli bir sıkıntı yaratıyor. Çünkü farklı bir yönetim gelme ihtimaline karşı geçmiş yönetimin aldığı teknik direktör kararıyla yola çıkmak gibi bir durum oluşuyor. Tüm bunları da bir yana bırakırsak ‘kim olmalının’ cevabı; Türkiye’yi, kulübü, şartları, camiayı, oyuncuları bilen biri olmalı. Ali Koç ve yönetimlerinin şampiyon olamasalar da en çok puan topladığı hoca İsmail Kartal. Seçim süreci olduğu için daha popüler bir isimle devam etmek istediler. Ama bugün önlerine yine İsmail Kartal önemli bir alternatif olarak geldi.
BİLGİÇ: Türkiye’nin Los Galacticos’u oldular. Bu oyuncularla takım seviye atladı. Hem oyunu geliştirecek hem de güçlendirecek oyunculardan oluşan müthiş bir takım oldu F.Bahçe. Sıkıntı şurada, kimin teknik direktör olacağından ziyade camia kendi içindeki kargaşadan çıkmalı. İlk hedefi şampiyonluk olan bir kulübü kendi taraftarı Şampiyonlar Ligi’ne giremedi diye bombalıyor. Şimdi de Türk-yabancı diye kendi aralarında ikiye bölündüler. Bu ülkenin gerçeği, hedefi yakalayanların hep Türk hocalar olması. İsmail Kartal, Aykut Kocaman veya Emre Belözoğlu gelirler, Samandıra’da antrenmana çıkarlar ve çok da iyi yönetirler. Futbolcunun parasını verdikten sonra teknik adama düşen tek şey, saygıyı kazanmak. Yabancı hocanın saha dışını yönetemediğini biliyoruz. Maalesef bu ülkede bu oyun sadece sahada oynanmıyor. O nedenle dinamikleri doğru fark edip buna göre tedbir alıp konuşacak, liderlik edecek bir teknik direktör gerekli.
TÜZEMEN: F.Bahçe’de transferleri Mourinho mu yaptı yoksa Devin Özek’in tespitleriyle mi yapıldı? Mourinho yok, kararı yönetim verecek ama gelecek hocanın Devin Özek ile uyumlu çalışması gerekir. Bu isim bana göre Roger Schmidt. Neden mi? Çünkü F.Bahçe’de çok fazla yabancı oyuncu var.
ÇAKAR: Sorulması gereken sorular var. Kerem, Asensio ve Ederson… 20 gün sonra seçim var. Ya Ali Koç kaybederse ne olacak? Bana göre İsmail Kartal doğru isim. En azından geçiş dönemi için. Kimse Kartal’a laf etmesin. İsmail Kartal’ı İsmail Kartal yapan F.Bahçe’dir. Çağrılırsa dönmek zorundadır. Bunda en ufak bir yanlış yoktur.
KİMSE BU SKANDALI HATIRLAMAYACAK!
MURAT ÖZBOSTAN: 12 saatte hem Beşiktaş hem Fenerbahçe hocalarını yolladı. Bu çok konuşuldu. Ne dersiniz?
ALİ GÜLTİKEN: Bu yönetimlerin camialarına karşı kredisinin olmadığını gösteren bir icraat oldu. İki camia da farklı sebepleri olsa da ayağa kalkmış durumda. Yönetimlerin önemli transferler yapmalarına rağmen yeterli desteği bulamamaları ve yeni bir süreç başlatmaları için alınan kararlar diye okumak gerekiyor.
GÜRCAN BİLGİÇ: Farklı ama haklı nedenlerle alınan kararlardı. Solskjaer, camiayı canlı tutacak futbolu da oynatamadı, o iletişimi de sağlayamadı. Sezon bittiğinde başkan ona güvendi ama medya ve tribünler arkasında değildi. Lausanne’a yenilip elenmenin mazereti yok. Mourinho resmen kendisini kovdurdu. Benfica maçı öncesindeki açıklamaları, çalıştığı yönetimi adeta ‘satması’, oyuncu grubunu küçümsemesi, camianın 17 yıldır beklediği hedef için ‘Benim ilk 5’ime girmez’ demesi, zaten bazı şeylerin koptuğunun işaretiydi. Birlikte çalışmaları mümkün değildi ve Ali Koç da gereğini yaptı. Aslında Mourinho ile devam etmek büyük yanlıştı. Buna rağmen ona güvenen hatta Acun Ilıcalı’dan vazgeçen bir başkana yapılabilecek en büyük kötülüğü yaptı.
LEVENT TÜZEMEN: F.Bahçe de Beşiktaş da hocalarını göndermekte geç kaldı. Başkan Serdal Adalı çok tecrübeli olmasına, Norveçli hocanın yetersiz olduğunu görmesine rağmen devam etmenin bedelini ağır ödedi. Mourinho geldi, Türk futbolunu kötüledi, ‘Toksik’ dedi, G.Saray’a, Okan Buruk’a salladı. Sonunda F.Bahçe yönetimini yerden yere vurdu, 15 milyon Euro’yu aldı, gitti.
AHMET ÇAKAR: Beşiktaş için hoca yollamak kaçınılmazdı. Solskjaer’in Lausanne gibi basit bir takıma elenmesi bardağı taşırdı. Fakat Mourinho’nun kovulması, bambaşka bir olay. Geçen yılın devre arasından beri bas bas bağırıyoruz, ‘Bu adam kötü, kibirli, terbiyesiz ve en önemlisi, ne futbol ne de skor olarak F.Bahçe’ye katkısı yok’ diye. Ama Ali Koç kovmadı. Sezon sonunda da kovmadı ama sezon başlamış, 3-4 maç geride kalmış ve birden kovuverdi. Çünkü tuzağa düştü. Mourinho, kendini kovdurmak için yönetime salladı ve sonunda da istediğini aldı. Kovuldu ama arkasından 15 milyon Euro banka hesabına yatacak. Önümüzdeki yıllarda kimse Mourinho’nun F.Bahçe’deki skandal dönemini hatırlamayacak. Onun kazandığı çok üst düzey lig şampiyonlukları ve Şampiyonlar Ligi şampiyonlukları hatırlanacak. Dolayısıyla Mourinho hiçbir şey kaybetmedi. Olan yine F.Bahçe’ye oldu.
BU SÖZLER PEŞİNİ BIRAKMAZ KEREM!
ÖZBOSTAN: Fenerbahçe’ye transfer olan Kerem Aktürkoğlu önceki akşam İstanbul’a geldi, Fenerbahçe formasını giydi. Fakat yaptığı bir açıklama olay oldu. “Türkiye’nin en şerefli kulübüne geldim” diye bir ifade kullandı. Bu söz infial yarattı. Ne düşünüyorsunuz?
GÜLTİKEN: Çok talihsiz bir açıklama. Hem saygısızca hem cahilce söylendiği çok açık. Türkiye’nin koca çınarı olan camiaları ölçüp biçmek kimsenin haddine değil, olamaz da. Şeref kelimesi çok dikkatli kullanılması gereken bir kelime. Kerem bu kelimenin altında mutlaka kalacaktır. Bir diğer yandan da aslında üzerinde oluşan baskıyı da daha ilk günden yönetemediğini de çok net bir şekilde gösteren bir açıklama.
BİLGİÇ: Neye istinaden bu yorumu yaptı bilmiyorum ama doğru söylemiş. İlk tepkiler G.Saraylı yorumculardan geldi. Niye bu lafı ‘G.Saray camiası üstüne aldı’ onu da anlamadım. Çünkü Kerem kimseye ‘Şerefsiz’ demiyor. Çok sıkıntılı bir süreçten sonra transfer oldu. F.Bahçe’yi Şampiyonlar Ligi’nden eden golü attı. Geçmişinde G.Saray forması ile oynadığı maçlar ve demeçleri de var. Böyle bir ortamda bu cümleyi kurarak F.Bahçe taraftarıyla kucaklaşmak istediğini düşünüyorum.
TÜZEMEN: Kerem Aktürkoğlu’nun “Türkiye’nin en şerefli kulübüne geldim” sözü, futbol hayatı boyunca başının üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanacak. Kerem’in atfettiği bu söz, öncelikle G.Saray’ı, sonra diğer kulüpleri kapsar. Adama sormazlar mı ‘Bu kadar şeref meraklısıydın niye G.Saray’da 4 yıl oynadın’ diye! Kerem’e şöyle diyorum, Allah kimseyi yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu inkâr edecek kadar da nankör yapmasın.
ÇAKAR: Kerem hem cahil hem de terbiye problemi yaşıyor. Şimdi Kerem’e soruyorum, 1.5 sene önce anasına küfür ettiğin F.Bahçe, şu anda senin için Türkiye’nin en şerefli kulübü. Bu aradan geçen kısa sürede ne oldu da anasına küfür ettiğin takım birden en şerefli kulüp oluverdi? Bu lafla aslında G.Saray’a da bir gönderme var. Üstelik o G.Saray’ın ekmeğini yemiş, suyunu içmiş bir adam. Öyle cahil futbolcular ne kadar konuşurlarsa o kadar büyük hatalar yapıyorlar. Kerem’e yine soruyorum, Milli Takım kampında G.Saraylı Abdülkerim’e, Yunus’a, Eren’e ne diyecek? Onların suratlarına nasıl bakacak acaba?
YALÇIN POLİTİK KONUŞMAZ!
ÖZBOSTAN: Beşiktaş, Sergen Yalçın’la kötü başladı. Maçtan sonra “Karamsar bir havaya kapıldım” dedi. Daha 48 saatlik bir teknik direktörün camiayı umutsuzluğa sevk etmesi doğru mu yoksa gerçekçi mi?
GÜLTİKEN: İki yönü var. Birini gerçekçi olarak görebiliriz. Diğer tarafa da teknik direktörün takımın durumunu camiaya daha net açıklaması ve kendine de zaman kazanması yönünde bir açıklama olarak bakabiliriz. Sergen Yalçın bu camiayı en iyi bilen isimlerden. Dışarıdan bakan bir gözken şimdi içeride alan gerçekliğiyle karşılaştı. Bu tespitleri ilk maç itibarıyla yapabilir ama tabii ki genel beklenti bunu pozitife döndürecek icraatleri yapmasıdır. Burada bir şeyin altını çizmek gerekiyor, şampiyon olmak tabii ki bir sonuç ama bir takımı şampiyonluğa oynayan maraton takımı yapabilmek de bu kadar önemlidir. Beşiktaş’ın problemi 5 sezondur sezonun daha ilk haftalarında büyük çalkantılarla karşı karşıya kalması. Yalnız transfer yapmakla başarı gelmediğini gördük. Olandan da en iyisini alabilmek bir teknik direktör becerisi.
BİLGİÇ: Sergen Yalçın’ı çok iyi tanıyoruz. Hiçbir zaman politik olmadı. Solskjaer yapamadı, onu da göreve ‘yapsın’ diye getirdiler. Dikkat ederseniz şikâyet etmiyor, tespit yapıyor. Sıkıntı şurada, Beşiktaş’ın şampiyonluğa oynayacağı sanılıyor. Ne kadar transfer de yapılsa, Sergen Yalçın’ın işaret ettiği ofansif hamleler de yapılsa Beşiktaş’ın bu defansıyla kazanma serisi yakalaması mümkün değil. Sergen hocanın önde baskı yapan ve direkt oynayan takımlar yaptığını düşünürsek bu kadro ona da müsait değil. Ama çok eleştirdiğimiz bu oyuncular, Alanya’dan kötü değil. Dolayısıyla ilk maçın sonrasında sonucun sorumluluğunu al diyemeyiz ama takımın mücadelesinin yetersizliği için Sergen hocaya iki lafımız olabilir.
TÜZEMEN: Gerçekler acıdır. Sergen Yalçın teşhisi koymuş, tedavi için de yönetime öneriler yapmış. Beşiktaş’ın sadece ligde oynamasını bir şans görüyorum. 12 Eylül’e kadar Sergen hocanın istekleri yerine gelir, donanımlı takım yaratılırsa Beşiktaş ayağa kalkar. Ama ‘paramız bu kadar, bu takımla idare et’ denirse Sergen hoca ‘bay bay’ bile diyebilir.
ÇAKAR: Sergen Yalçın yaşamı boyunca politika yapmamış, içinden geçeni olduğu gibi söyleyen bir adam. Beşiktaş kulübünün kadrosu belki 1-2 oyuncu dışında vasat bir Anadolu takımı kadrosu kadar. Takviye şart, üstelik bu takviyeler sırf takviye olsun diye yapılamayacak transferler olmadı. Sergen Yalçın karamsar bir tablo çizdi çünkü haklı. Bu kadroya transfer yapılmadığı takdirde bırakın şampiyonluğu ya da ikinciliği, ilk 3’e girmesi bile çok zor.