EKONOMİ

102 yıllık gururla, ‘Türkiye Yüzyılı’na

102 yıllık birikimimizle, Cumhuriyetimiz, küresel barış ve kalkınma adına ortaya konan uluslararası çabaların tam merkezine yerleşmiş bir ‘oyun kurucu’ ve ‘denge kurucu’ ülke olarak öne çıkıyor. Milletimizin yüzyıllara dayanan kutlu yürüyüşü Ülkemizi güç, merhamet ve adaletle şekillenen yeni bir medeniyet eşiğine taşımakta. Cumhuriyetimizin ikinci asrına, Türkiye Yüzyılı şiarı ile, öncü bir güç olarak giriyoruz. 102 yıl önce küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 20. Yüzyıl’ın tüm fırtınalarına rağmen ayakta kalmayı, Milletimizin bitmek, tükenmek bilmeyen azmiyle, tarih sahnesinde yeniden bölgesel ve küresel bir çekim merkezi olarak ağırlığını hissettiriyor. Kurtuluş Savaşı‘nın zorlukları, hatta imkansızlıkları içinden doğan Cumhuriyetimiz, bugün yalnızca bir yönetim biçimi değil; aynı zamanda Milli Egemenliğin ve Milli İradenin tezahürü, bir medeniyet iddiasıdır.
Cumhuriyet‘in ilk asrı, yokluk içinde var olarak, imkansızlıklardan büyük atılımlara koşarak, büyük bir azim mücadelesi ile geçti. Ne acıdır ki, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında sabote edilen milli teknoloji hamlelerimiz ve 1960’dan itibaren, her 10 yılda bir askeri darbelerle sarsılan demokrasimiz, dünyanın sayılı ekonomilerinden birisi olma fırsatımızı örseledi. Savaşlardan yorgun çıksa da, kaynakları tükenmiş olsa da, Milletimiz büyük bir özveriyle Cumhuriyetimizin ilk asrında eğitimden sanayiye, tarımdan kültüre kadar her alanda yepyeni bir ülkenin inşasında paha biçilmez bir azim ortaya koydu. Türkiye Yüzyılı ise, bağımsızlıkla onuru, kalkınmayla emeği, devletle milleti daha da derin bir anlayışla buluşturmanın hikayesi olacak
Bugün Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına, Türkiye Yüzyılı‘na 2053, 2071 dünyasına Türkiye’yi küresel bir lider olarak taşıyacak bir ufukla giriyoruz. 21. Yüzyıl, Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın güçlü, kararlı ve vizyoner liderliğinde, Türkiye’nin bir oyun kurucu ve denge kurucu ülke olarak, tüm dünyaya barış, adalet, kalkınma ve medeniyet çağrısı yapan bir konuma taşımış durumda. Sayın Cumhurbaşkanımızın vurguladıkları üzere, ‘barış denince, huzur denince, adalet denince akla Türkiye geliyor.’ Sahada ve masada uluslararası ölçekte diplomatik bir başarının da ötesinde, tarihimizin, inancımızın ve vicdanımızın yeniden yükselişine şahit oluyoruz. Türkiye, ikinci asrında, artık krizlerin seyircisi değil, sahada ve masada çözümün merkezidir. Bugün Suriye‘den Gazze‘ye, Karabağ’dan Ukrayna’ya uzanan hatta hiçbir denklem artık Türkiyesiz kurulamaz. Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Orta Doğu’ya uzanan stratejik işbirliği koridorları, Türkiye’nin yeni asırda inşa ettiği birer kalkınma ve barış hattına dönüşmekte.
Türkiye bu hatlar üzerinden hem enerji, hem ticaret, hem ulaştırma ve lojistik, hem kültürel, hem de insani diplomasiyi yeniden tanımlıyor. İşte bu yüzden Türkiye Yüzyılı, sadece bir vizyon değil; Avrasya’yı bir barış ve kalkınma coğrafyasına dönüştürecek bir medeniyet anlayışının yeniden diriliş manifestosudur. Cumhuriyetimizin 102. yılında Türkiye artık 2 trilyon dolara yürüyen bir ekonomi. Bu sadece bir rakam değil; alın teriyle, üretimle, yatırımla, ihracatla, KOBİ’lerimizin dünyaya açılma mücadelesi ile büyüyen bir özgüvenin sembolüdür. 2040 hedefinde 3,5 trilyon dolar, 2053‘te ise 5 trilyon doların üzerinde bir GSYH ile Türkiye, dünyanın ilk on ekonomisi arasında yerini almaya hazırlanıyor. Bu ekonomik yükseliş, savunma sanayiinden enerjiye, dijital dönüşümden yeşil kalkınmaya uzanan çok boyutlu bir stratejinin ürünüdür. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Türkiye Yüzyılı’nda, ‘Tam Bağımsız Türkiye’ hedefiyle, savunma ve güvenlik, dijital teknolojiler, ar-ge ve inovasyon ve enerji alanlarında atılan dev adımlar, dünya ölçeğindeki mega yatırımlar, güçlü bir ekonomiyle dünyadaki tüm mazlumlara sahip çıkma becerimizi daha da perçinleyecek.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu